Yayınlanma Tarihi: 7 Şubat 2011Kategoriler: Haberler

TÜSİAD 21 Ocak 2011 tarihinde bir basın bülteni yayınlayarak (Bülten için Tıklayınız) TÜSİAD bünyesinde benim başkanlığımda Fütürizm Düşünce Grubu kurulduğunu duyurdu.

Grubun amacını ise “Disiplinler arası bir yaklaşım ile uzun vadeli simülasyonlar yapmak ve gelecekte dünyayı bekleyen gelişmeler üzerinde görüş oluşturmak olarak belirlendi. Bu çerçevede, teknolojiden siyasete çeşitli alanlarda gelecekte dünyanın nasıl şekilleneceği, farklı konularda uzman kişiler tarafından irdelenecektir. Bu çalışmalarla ülkemizin geleceği için stratejik ve sürdürülebilir öneriler oluşturulması amaçlanmaktadır.” olarak açıkladı.

Benim yıllardır hayalini kurduğum “Think-Thank” üyesi olduğum TÜSİAD bünyesinde kurulmuş oldu. Bu grubun katılımcıları sadece TÜSİAD üyeleri değil, aynı zamanda siyaset (mecliste grubu olan 4 partinin başkan yardımcıları), eğitim (Deniz Ülke Arıboğan@Bilgi Üniversitesi, Deniz Gökçe@Bahçeşehir Üniversitesi, Mustafa Aydın@Kadir Has Üniversitesi, Ayşe Buğra@Boğaziçi Üniversitesi, Erhan Erkut@Özyeğin Üniversitesi, Leyla Keser Berber@Bilgi Üniversitesi), savunma (Emekli Koramiral Işık Biren) ve sivil inisiyatif  (Ufuk Tarhan @ Fütüristler Derneği, Faruk Eczacıbaşı@TBV) temsilcilerinin de destek vereceği grup, belli bir tema etrafında tartışarak düzenli bir “Gelecek Raporu” oluşturacaktır. Senede en az bir adet yayınlanacak bu raporun, gelecek uzgörüleri doğrultusunda Türkiye için stratejiler içeren bir çalışma olması planlanmaktadır.

Türkiye için stratejilere niye ihtiyaç var?” diye düşünebilirsiniz. Yani düşünmezsiniz tabii de, hadi düşünün de bana yazı yazmak için bahane çıksın…

Bugün uçakta The Economist dergisini okurken Japonya ile ilgili bir rapor okudum. Raporun başlığı “Into the Unknown-Belirsizliğin İçine Giriş”. Rapor 14 sayfa; ben önemli başlıkları sizlerle paylaşmak istiyorum:

1. Dünyanın en hızlı yaşlanan ve en az doğurganlığı olan ülkesi konumuna gelmiş. Ortalama yaş 44 ve ortalama ömür 83. Şu andaki 125 milyon nüfus 40 yıl içinde 38 milyon azalacak. Yıllar 2050’yi gösterdiğinde her 10 kişiden 4’ü 65 yaş ve üstünde olacak.
2. Japonya’nın 90 milyon olan çalışan nüfusu 2050 yılına gelindiğinde tam yarıya yani 45 milyona düşecek. Bu aslında Japonya için inanılmaz güzel bir gelişme. Çünkü Japonya gün geçtikçe üretim için pahalı bir ülke olmaya devam ediyor.
3. Japonya, inovasyonu destekleyen bir ülke değil (şaka gibi değil mi?) Risk Sermayesi (Venture Capital) ortalıklarda gözükmüyor. “Peki Toyota nasıl Hibrit motoru ortaya çıkardı?” diyebilirsiniz. Evet, hem de çok akıllıca bir planla: Yaşlı mühendisleri bir kenara çekip, tümüyle çok genç mühendislerden oluşan bir kadroyla. “Aksi taktirde statükocu yaşlı mühendisler asla yeni bir teknolojiyi destekleyemezlerdi” deniyor.
4. Japonya 2020’ye kadar yılda ortalama %2 büyüyecek gibi gözüküyor.
5. En önemli sorun “Sosyal Güvenlik”. OECD ortalaması 4 çalışana 1 emekli olurken, Japonya’da bu oran 2.6. Asıl ilginç olan ise bu oranın 1960’larda 11 çalışana 1 emekli olması. Yani geçen her gün Sosyal Güvenlik Japon bütçesini zorlamaya devam edecek.
6. Peki Japonya bu zorlanan bütçeyi neyle destekleyecek? Tabii ki vergilerle. Japonya’da kurumlar vergisi %41, G20’deki en yüksek vergi; Türkiye’deki verginin 2 katı. Ağır vergi yükü Japon firmalarını yurt dışında üretime zorlamış. Bugün Japon firmalarının üretiminin %30’u yurt dışında gerçekleşiyor. 1990 yılında bu oran %15’miş. Toyota üretiminin %58’ini yurt dışında gerçekleştiriyor. Nedeni çok açık.

Daha fazla bilgi ile sizleri boğmadan Türkiye’ye gelelim. Bizim durumumuz biraz farklı. Çünkü Japonya önemli sorunlarının yanında sanayileşmiş, önemli markaları ile dünyada yer edinmiş bir ülke. Bize karşı avantajları ve dezavantajları mevcut. Japonya yıllardır ürettiği stratejileri uygulayarak bugünlere gelmiş. Biz de ise gelen hükümetler günlük davranmışlar. Örneğin bu ülke demiryolu konusunda bir strateji planına on yıllarca önce sahip olsaydı, taşımacılık bugünkü kadar pahalı olmayacak, birçok malı ucuza satın alabiliyor olacaktık. Örnekler o kadar çok ki…

Türkiye’nin “Gelecek Raporları”na gereksinimi var. ABD’de Think-Tank’lerin devlet politikalarına etkileri gerçekten büyük. Savunmadan, sanayiye, eğitimden, sağlığa kadar birçok konuda araştırma yapılması ve kesin önerilerin oluşturulması ülkenin geleceği açısından çok anlamlı oluyor. Sokaktaki halk, uzun dönemdeki planları görüp proaktif davranabiliyor.

Biz de bir yerinden tutalım istedik.

Bültene katılın.