Antonio Damasio tarafından ortaya atılan Somatik İşaretleyici Hipotezi, özetle: kararlarımızı duygularımızla aldığımızı vurgular. Bu çalışma Damasio’ya 2014 Grawemeyer Award for Psychology ödülü kazandırdı.
Somatik işaretleyici ne yapar? Dikkatimizi belirli bir eylemin yol açabileceği olumsuz sonuca yönelmeye zorlar ve otomatik bir alarm gibi çalışarak şu sinyali verir: “Eğer bu sonucu verecek seçeneği yeğleyecek olursan, tehlikeye karşı dikkatli ol”. Bu uyarı bizi hemen olumsuz hareket tarzını reddetmeye ve dolayısıyla diğer seçenekler arasından tercih yapmaya yöneltebilir. Otomatik sinyal daha fazla ileri gitmeden gelecekteki zararlara karşı korur, sonra da daha az seçenek arasından seçim yapmamızı sağlar.
İnsanların normal karar verme sürecinde somatik işaretleyiciler yeterli olmayabilir, çünkü birçok durumda, bunu akıl yürütme ve son seçim süreçleri izleyecektir. Somatik işaretleyicinin varlığı, büyük olasılıkla karar sürecinin isabetlilik oranını ve verimliliğini arttırmaktadır; yokluğu ise azaltmaktadır.
Bu arada, Antonio Damasio’nun Bilinci Anlamaya Çalışmak Adına Yapılan Bir Sorgulama ve The Brain-Creativity, Imagination, and Innovation / Beyin – Yaratıclık, Hayal Etmek ve İnovasyon başlıklı konuşmalarını öneririm.
Hipotez, Pazarlama’nın gelişimi konusunda da etkili oldu. Prof.Dr. İsmail Kaya‘nın Somatik Pazarlama blog yazısından alıntılar yaparak bazı bilgileri paylaşıyorum:
Somatik Pazarlama, tüketicilerin duyguları, düşünceleri, bedenleri ve davranışları arasındaki bağlantıları konu alıyor. Somatikler, marka kimliği oluşturmada, reklâm, ambalaj, satış noktaları, web sayfaları ve diğer pazarlama faaliyetlerinin düzenlenmesinde temel alınıyor. Vücudun hareket ve konumuyla ilintili bütün duyularından oluşan, adeta onların birer özeti olan somatikler, tüketicileri kendi derinliklerindeki duyguları ve duygusallıklarıyla ilişkilendiriyor.
Tüketiciler hızlı tüketim mallarını satınalma kararlarını üç-beş saniyeye sığdırdıkları bir dizi zihnî süreçten geçerek alıyor. Bu süreç özellikle biliçaltı konuşmalarla şekilleniyor, çok nadiren zihinde canlandırılıyor veya dile getiriliyor. Beyin, bu esnada bazı “kısayollar” geliştiriyor ve bunlar yardımıyla satınalma kararı bir anda veriliyor. Müşteriye nasıl karar verdiği, niçin seçtiği sorulduğunda, “içimden geldi”, “bir sebebi yok”, “aldım işte” gibisinden cevaplar alınıyor. Aslında, karar, ömür boyunca oluşturulan, çoğundan biliçli olarak haberdar bile olunmayan, kimileri olumlu, kimileri olumsuz bir dizi çağrışımlar ve ilişkilendirmeler sonunda alınmış oluyor. Birikmiş bütün anılar, bilgiler, gerçekler ve duygular, zihnin A’dan Z’ye hepsini saniyeler içinde hızla aştığı bir süreç sonunda, bir anda verilen bir karara dönüşüyor. Satınalma kararlarının yarısının anlık olarak ve şuursuzca verildiği biliniyor. İşte beynin bu kısa yollarına “somatik işaretleyici” (somatic marker) deniyor[iv]. Algıların duygularla etkileşime geçtiği somatik işaretçiler mekanizmasıyla, kişinin dış dünyadan aldığı uyarıcılarla oluşturduğu algısal temsilcileri ile iç dünyasının algısal temsilcileri arasında etkileşme sonucu belli tercihler ve davranışlar ortaya çıkıyor.
Damasio’nun hipotezine göre, somatik işaretçilerimizin üretilmesinde ve geliştirilmesinde dolayısıyla rasyonelliğimizin ve mantığımızın işletilmesinde ağırlıkla duygularımız etkili oluyor. Somatik işaretleyiciler, kişinin çocukluktan itibaren geçmişte yaşadıkları dâhil, her davranış ve satınalmasında ödül veya ceza ile sonuçlanan bütün deneyimleriyle zaman içinde oluşuyor, şekilleniyor ve değişiyor.
Doğrudan veya dolaylı korkuya oynayan markalar da, belli somatik işaretçilerden yararlanıyorlar. Depresyon korkusuyla ilaçlar; şişmanlık korkusuyla diyet ürünleri, jimnastik tesisleri; yaşlanma korkusuyla kremler ve doğal ilaçlar; virüs ve dolandırıcılık korkusuyla yazılımlar; vb. satılıyor.
İşte İngilizler de “Türkiye AB’ye Geliyor. Biz Ayrılalım” korkusuna oynadılar. İslamofobi, zaten daha önce somatik işaretleyici olmuştu. Artık Türkiye de somatik işaretleyici olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Trump, İslamofobi üzerine oynuyor. Sonuçta Din üzerinden oluşturulacak (korku vb) somatik işaretleyiciler ile halkı kandırmak çok zor değil. Bizim siyasetçilerimiz de zaten bunu on yıllardır yapıyor.
Böyle devam ettiği taktirde yaratılan korku nesillerden nesillere aktarılarak büyüyecek. Bugünün politikacıları zamanla göçüp gidecekler ama onların yarattığı felaket belki de ileride dünyada daha da büyük bölünmelere ve büyük kamplaşmalara yol açacak.