Yayınlanma Tarihi: 19 Nisan 2011Kategoriler: Haberler

Tarih 15 Nisan, Kalder’in 9. Kalite ve Başarı Sempozyumu için Bursa’dayız. Açılış oturumunu Habertürk’ten sevgili Ece Üner yönetiyor. Oturumda benimle beraber, Sütaş yönetim kurulu başkanı Muharrem Yılmaz ve Capital Dergisi genel yayın yönetmeni sevgili Rauf Ateş var. Konumuz: “Yenileşim ve Gelecek”. Türk Dil Kurumu İnovasyon’un artık Yenileşim olarak kullanılmasını öneriyor. Ben de deneyeceğim. Bu tür konferanslar İstanbul, Ankara ve İzmir dışında yapıldığında protokol olarak mutlaka ilin valisi, emniyet müdürü, rektörü vb. protokol mensupları davet ediliyor.

Bana ilk söz verildiğinde “madem yenileşim’den bahsediyoruz, o zaman eski alışkanlıklarımızdan kurtulmamız lazım” dedim. Protokol’ün sırayla sayılması önemli bir durumdur bu ülkede. Konuşmacılar konuşmalarına başlamadan önce, başladılar protokolü saymaya: “Sayın valim, sayın il emniyet müdürüm, sayın rektörüm, sayın Nilüfer belediye başkanım” Say-say bitmez bu protokol. Diyelim ki iki tane belediye başkanı var. Önce hangisini söyleyeceksiniz? Nüfusu fazla olan belediyenin adını mı? Yoksa alfabetik sırada önce gelen belediye’nin adını mı?  Ya da alfabetik sırada önde gelen belediye başkanının adını mı? O zaman ismi “Abad” olan yaşadı. Farsça bir isim ama, alfebetik sırada ondan önde isim yok. Sonra “Abdi” geliyor.

İnanmayacaksınız ama ismini vermeyeceğim bir protokol üyesi ismi açıklanmadı diye küsüp salonu terk etti. Benim de Kamboçya Fahri Başkonsolosu olarak aslında protokole dahil olmam gerekiyor. Ben bereket küsüp salonu terketmedim. Herneyse, bu konunun en kolay çözümü şudur: “Sayın Protokol”.

Sevgili Cem Yılmaz bir söyleşisinde “bu ülkede 5 milyon tane başkan var” demiş. Doğrudur: Yönetim kurulu başkanı, mahkeme başkanı, oda başkanı, kurul başkanı, dermek başkanı. Ortalık başkan kaynıyor bu ülkede. Durum böyle olunca protokol konusu önem arz ediyor.

Vali, emniyet müdürü, rektör vs. erkan konuşma yapıp salonu terkettiler. Zaten bu insanların orada kalması beklenemez. Bir sürü işleri var. Peki ne olacak? Davet etmeyeceksiniz. Çünkü onların bu ortama katacakları birşey olmuyor. Zoraki konuşma yapıp gitmek durumunda kalıyorlar.

En komiğime giden durum da bakanlıklardan ve meclisten gelen tebrik telgrafları. Kalder’in 9. Kalite ve Başarı Sempozyumu için meclis başkanı veya bakanlara davetiye göndermenin ne gereği var? Gönderip insanların geleceğini beklemek anlamsız olur. Onlar ne yapıyorlar? (“Onlar” demekle kendilerini değil, özel kalem veya danışmanlarını kastettim) Teşekkür mesajı içinde katılamayacaklarını bildirip, başarılar diliyorlar. Bunu ne ile gönderiyorlar: TELGRAF ile. Graham Bell bugün yaşasaydı ve telgrafın 21. yüzyılda bile kullanıldığını görseydi egosu tavana vururdu.

İnovasyon veya yeni adıyla Yenileşim’den bahsediyorsak, önce alışkanlıklarımızdan vazgeçeceğiz. Çünkü onlar bizi Yenileşim’den uzaklaştırıyor.

Bültene katılın.