Yayınlanma Tarihi: 2 Kasım 2010Kategoriler: Haberler

bana_akil_ver_hocam
Dün (1 Kasım 2010) TOBB Genç Girişimciler Kurulu toplantısı “Ülkenin Girişimcilik Politikası Nasıl Olmalı?” konusundaki ön çalışma üzerineydi. Bu çalışmanın sonucunda bir strateji belgesi hazırlayacağız. Sevgili Arman Kırım hocam da bu toplantıyı kendi yaptığı ön çalışma ile yönlendirdi. Benim için de inanılmaz bir eğitim oldu. Kendisini her zaman takdir ettiğim gibi, burada da kredisini verdim. Benim konferanslarım için de iyi malzeme çıktı.

Kendisi bize yeni kitabı “Bana Bi Akıl Ver Hocam”ı dağıttı. Kitap tümüyle iş modeli üzerine yazılmış. Kitabın tanıtımından aldığım 1-2 paragrafı da sizinle paylaşıyorum: Bu kitap, şirketlerin günümüzde nasıl daha iyi para kazanabilecekleriyle ilgili bir rehber. Küçük büyük her şirket bugün çok ciddi bir problemle karşı karşıya: Aynılaşma, yani emtialaşma. Bütün ürünlerin, hizmetlerin ve şirketlerin birbirine benzediği günümüz dünyasında fark yaratamayanlar çok zorlanıyor. Çünkü fiyatlar düşüyor, kârlar yok oluyor. Bu durumdan çıkmak farklılaşmakla mümkün. Ama işin enteresan tarafı bugünün iş dünyasında rekabetin de, dolayısıyla farklılaşmanın da zemini kaymış durumda. Bu şartlar altında eskiden bildiğiniz pazarlama, innovasyon ve farklılaşma yöntemleri artık pek işe yaramıyor. Artık ‘iş modelinizi’ yenilemeniz bir zorunluluk haline geldi. İşte bu kitap, başka hiç bir yerde bulamayacağınız bir metodoloji ve uygulama sistematiğiyle, sizlere yeni iş modeli tasarlayarak farklılaşma yöntemlerini anlatıyor. Aynı zamanda da hemen uygulamaya koyacağınız sistemli bir plan ve rehber veriyor.

Hani Dragons’ Den de, iş hayatımızda, orada, burada hep sıkıntısını çektiğimiz konu var ya!! Bana gelip “Alphan bey bir fikrim var, projem var” deyip arkası boş kalan her arkadaşımın öncelikle bu kitabı almalarını tavsiye ediyorum. İş modeli olmadan dünyanın en iyi fikri iş yapmıyor arkadaşlar. Her iş modeli iyi bile olsa yolda giderken istenmeyen kazalara bile uğruyor. O yüzden dışarıdan pespembe gelen birçok proje zaman zaman proje sahibini de üzüyor.

Capital Dergisi Ekim 2010 sayısında “İş Modellerinde İnovasyon Çağı” adlı çok güzel bir rapor çalışması yapmış. Bu çalışmada bizim meşhur Deniz Taksi projesine de yer vermiş (Haber için Tıklayınız). Tam yeni girişimcilere ders notu gibi bir çalışma olmuş. Capital Dergisinden izin alıp tümünü sizlerle daha sonra paylaşacağım.

Deniz Taksi projesi iş modeli olarak çok başarılı bir projedir. Zaten aksini kimse söyleyemez. Dünyada birçok ilki içinde barındırıyor. Mesela “Deniz Taksimetresi” ilk defa bu projede kullanıldı. Proje o kadar başarılı ki Turkcell Platinum üyelerine Deniz Taksi’yi %50 indirimle kullandırmaya başladı:
http://www.turkcell.com.tr/bireysel/platinum/farkyaratanayricaliklialisveris
Ama bu başarılı proje İDO yönetiminin de beklemediği şekilde inanılmaz talep oluşturduğu ve arz da (Deniz Taksi sayısı) ihale şartı gereği sınırlı kaldığı için memnuniyetsiz bir müşteri kitlesi oluşturdu. Bunu düzeltmek için harcanacak çaba ve para projenin o güzelim iş modeli başarısını gölgede bırakıyor.

İddaa (hep kendi projelerim diye söylemiyorum) gene en başarılı iş modellerinden biridir. Parası ve bütçesi olmayan, maaş dahi ödemekte zorlanan bir Spor Toto Teşkilatını 17 milyon USD ciro’dan 2.5 milyar USD ciroya taşımıştır. Türkiye’de ilk defa denenen YDİ (Yap-Devret-İşlet) metodu ile başlayan çok uzun bir iş modeli çalışmasının ürünüdür. Öyle bazı acar arkadaşlarımın zannettiği gibi GGU yurt dışında “Gördüm, Getirdim, Uyguladık” metodu ile olmamıştır.
İddaa’nın iş modelinin ne kadar başarılı olduğunu Milli Piyango İdaresinin yıllardır özelleştirmekte geciktiği özelleştirmesinde görebiliriz.

Kısaca anlatayım. Milli Piyango İdaresine ait “Şans Oyunlarının Özelleştirmesi İhalesi” 7 Mayıs 2009 da yapılmasına rağmen iptal edilmişti. Çünkü ihale komisyonunun açıkladığı 1 milyar 622 milyon dolar başlangıç fiyatını ihaleye katılan iki firmada arttırmamıştı. İhaleye katılan 2 firmadan biri olan DAF (Doğuş Holding, Alarko Holding ve Fiba Holding tarafından oluşturulan) Araştırma ve Geliştirme Ltd. Şti., Yunanlı Lottery işletmecisi OPAP ile %50-50 ortaklık kurarak ihaleye girmiş ve tahmini 250 milyon dolar teklif etmişti. Aynı şekilde Çukurova Holding’in Tepe Holding ile kurduğu ortaklıkta yaklaşık 600 milyon dolarlık bir teklif sunmuştu. Yani en iyi teklif veren firma idarenin beklediği fiyatın 1 milyar dolar gerisinde kalmıştı. Bunun nedeni iş modeli ve ihale yöntemi kesinlikle yanlış olmasıydı. Yani sabit bayi komisyonu oranı seçilip, peşin ön ödeme üzerine ihale hazırlanmıştı. Geçen yıl Nisanında yapılan Avustralya’da New South Wales özelleştirmesinde (http://www.nswlotteries.com.au/ozLotto/index.html) ihale 30 yıl süre ile yapıldı ve 500 milyon Avustralya doları ön ödeme alındı.

Bu şartlar altında Milli Piyango özelleştirmesinde iş modeli konusunda tecrübemi onlara aktarmak istiyorum. Buna göre, ihalenin 10 yıl yerine en az 20 yıllık yapılmasını, ön ödemenin sabit (mesela 250 milyon dolar), ama rekabetin ihaleyi alacak işletmecinin ciro üzerinden alacağı komisyon oranı üzerine yapılmasının kamu yararını daha çok gözeteceğini ve daha anlamlı olacağını düşünüyorum. Ayrıca sabit bayilere ödenecek komisyonun devlet tarafından belirlenmesinin ve ödenmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Bültene katılın.