Yayınlanma Tarihi: 29 Nisan 2013Kategoriler: Haberler

            

Bugün EuroChallange Final Four finalinde KSK – Krasyne Krylia final maçına gittim. Maçı şeref türübününden seyretme opsiyonunu değerlendirmeden çocukluk arkadaşlarımın davetiyle maçı VIP türübününde seyrettim. Yanımda Hürriyet Gazetesi Ege Bölgesi Temsilci Milliyet köşe yazarı yakın dostum Deniz Sipahi’de vardı.

Hayatımdaki ilk spor maceram KSK basketbol miniklerde başlamıştı. Dolayısıyla basketbol sevgisini bana KSK aşılamıştı. Daha sonra trafik kazası geçirip spor yaşamından tümüyle kopuncaya kadar Çayırlıbahçe’de oynadım.Babam Oğuz Manas’da KSK’de hentbol oynamış ve efsane Arap Osman ile Antalya’da KSK yüzme takımı ile katıldığı yüzme yarışlarında kurbağalama Türkiye 3. olmuştu. Önce Altay’da kaleyi korumuş, sonra da Göztepe futbol takımında 1956-1957 ve 1958-1959 sezonunda kaleci olarak görev almıştı. Basketbol Gençler Milli Takımına seçilmişti. Rahmetli Ali Barçın, İzmirli başka bir efsaneydi. Neredeyse tüm müsakaların hakemliğini yapardı. Bir gün içinde babamla 2 farklı spor dalından maçta karşılaşınca şapka çıkarmıştı.

Babam Alzheimer olduğundan beri sürekli İzmir’e gitmek ve çocukluğuna dönmek istedi. Ben de onun bu isteğini kırmadım ve 2 gün onunla İzmir turu attık. Ne yazık ki hiçbir yeri hatırlamadı. Ne Göztepe’yi ne de KSK’yi hatırladı. Göztepe müzesine gittik. Onlarca kupa, resim ona hiçbirşey hatırlatmadı. Sadece takımla beraber resmini gördüğünde heyecanlandı ve eliyle kendisini gösterdi

Karşıyaka’da doğmama rağmen yazlarım hep Güzelyalı’da geçti. Yakın arkadaşım Sanver Süzek ile sürekli Göztepe kulübünde ping-pong oynardık. Gürsel Aksel stadının arkasından kalkan otobüslerle deplasmanlara giderken Sanver’in annesi rahmetli Şermin teyze bize stada bakan apartmanlarından el sallardı. Hep sarı-kırmızı akardı kanımız. İzmir’de aynı güne denk gelen maçlarda Göztepe’nin futbol maçından çıkar, KSK basketbol maçına giderdik. Nadir, Şadi, Osman, Mehmet ve diğerleri… Eczacıbaşı ile oynarken koçu için “Al Aydan ver Aydan tencere gö.lü kel Aydan” diye tempo tutardık.

1983 yılında İzmir’den ayrıldıktan sonra, 1987’de New York’dan direkt İstanbul’a dönüp orada yaşamaya başladım. İzmir’den kopmuştum ama özlemimi ancak aradaki iş seyahatlerimle veya yazları Çeşmeye giderek gideriyordum. Hem futbol hem de basketboldan koptum. Gönlümde yaşarlarken, Göztepe’yi Altınbaş satın aldı. Sevgili Hulusi Derici’nin önerisi ile tek İzmirli yönetim kurulu üyesi olarak yönetime girdim. Ben “tuzluk” olmayı sevmediğim için Göztepe Bayanlar Voleybol takımının yönetimini benim gibi Göztepe’li sevgili arkadaşım Sanver Süzek ile aldık. 2007-2008 sezonunda takımı 3. Ligden 2. Lige çıkardık. Bu konudaki hikayemi daha önce blogumda paylaşmıştım: https://www.alphanmanas.com/?p=183 Ama çeşitli nedenlerle yönetim kurulundan ayrıldım.

Aradan 5 yıl geçti. Babalarımızın çok yakın arkadaş olduğu sevgili Bülent Özkul abi beni aradı ve Göztepe taraftarlarını biraraya getirmek istediğini söyledi. Taraftar gerçekten çok dağınık ve birbiriyle barışık değildi. Ama benim kurulması planlanan dernekte bir misyonum ve projem olmalıydı. Kontrol için gittiğim Ortopedist sevgili “Levent Köstem (1985 yılında trafik kazası geçirdiğimde olduğum 6 ameliyatın çoğuna asistan olarak girmişti) ile düşüncemi paylaştım. O da bunun zaten daha önce planlandığını ama başarılamadığını söyledi. Önerisi ise farklıydı: “İzmirgücü Ampute Futbol Takımıydı. Fikir muhteşemdi. Bunun için Göztepe, KSK ve Altay biraraya gelmeliydi. Amaç taraftarı biraraya getirip düşmanlık ve kini ortadan kaldırmaktı. Göztepe Taraftar Derneği içinde projeyi paylaştım. İlk birkaç ayki öncelikler arasında olmamasına rağmen proje beğenildi. Göztepe dışında KSK ve Altay ile konuştuk. Daha önce Altay Spor Kulübü Ampute Futbol Şube Sorumlusu olan ve şu anda Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu  Denetleme Kurulu Başkanı olan Mehmet Dülgerkaraoğlanoğlu ve Birol Tekir ile toplantılar yaptım.

Gelelim bugünkü KSK – Krasyne Krylia final maçına: KSK maçı 17 sayı farka kadar çıkarmıştı. Ama KSK’li taraftarlardan biri pet şişe suyu sahaya atıverdi. Maç durdu ve başladığında ibre tersine dönüverdi.“İnanılması güç ama KSK’yi, KSK taraftarı yendi. Aklı başında olan diğer taraftarlar, su atan taraftara öyle küfürler etti ki, verdikleri mesaj, KSK taraftarının düzeni bozana karşı olduklarıydı. Maç sonunda rakip takım oyuncuları taraftarı o kadar tahrik etti ki, sahaya atılan yabancı maddelerden bence bizzat kendileri sorumlular.Göztepe’de de durum farklı değil. Düzeni bozan taraftar grupları burada da mevcut. Öyle ki, biz Göztepe Taraftar Derneği’ni kurup, taraftar gruplarını biraraya getirme hedefimizi paylaştığımızda, ismi malum taraftar grupları bizim asla başarılı olamayacağımızı söyledi. Bugün bana onlarca Göztepe taraftarı mesaj atıp, istifa etmemi söyledi. Bence haklılar.
Ben istifa etmeliyim.” Neden mi? Çünkü 
İzmir ne yazık ki kenetlemenez Çünkü“İzmir’de düşmanlık ve kin en iyi enerji kaynağıdır. Eee durum böyle olunca ben “

Don Kişot” niye olayım ki? Sevgili Bülent Özkul’u aradım. Dedim ki “Bülent abi, benim bu dernekte olmamı, taraftarın kenetlenmesini sağlamamı ve proje geliştirmemi stedin. Seni kırmadan görevi kabul ettim. Bana onlarca taraftar istifa etmem için mesaj attı. Bu umurumda olmazdı ama bizim derneğin yönetim kurulundan arkadaşlar da bu şekilde davranınca aynı çatı altında bulunmanın bir yararı kalmadı”. Çok şaşırdı ve üzüldüğünü söyledi. Aslında üzülmesi gereken İzmir: Ama bana değil kendi haline üzülmeli. Çünkü Avrupa’da şampiyonluğa giden bir takımını desteklemekten yoksun, yenildi diye sevinen bir İzmir’den bahsediyoruz. Aman yanlış anlaşılmasın. Aynı şey Göztepe’nin başına gelseydi, buna KSK’liler de sevinirdi, hiç şüphem yok. Sonuç olarak İzmir’li başarısızlığın arkasındaki nedenleri tartışıp durur ama, bence fazla tartışmaya gerek yok.

Bültene katılın.