Yayınlanma Tarihi: 26 Kasım 2008Kategoriler: Haberler

21 Kasım 2008 tarihinde gerçekleşen Fütüristler Zirvesinde; Dernek Başkanı olarak yaptığım konuşmada Türkiye de 3 yıldır Fütürizmin anlaşılması ve benimsenmesi konusunda derneğimizin kurucuları ve üyeleri olarak verdiğimiz mücadeleyi çok kısa olarak özetlemiştim.

Dünya Fütüristler Birliğinin Türkiye Başkanlığına (World Future Society Turkish Chapter) seçildiğimde amacım Türkiye’de bunu bir dernek ile desteklemek ve bilinirliliği sağlamaktı. Bu dönem içerisinde de, bu dalın ‘kahinlik’ ile bağdaştırılmaması ve ne derece derin trend analizlerine dayandırılması gerekliliğini mümkün olduğunca geniş kitlelerle paylaşmayı misyon edindim…

Evet aradan 3 yıl geçti ve toplumun birçok kesimi artık bu kelimeyi yani “Fütürizm” i günlük yaşamlarında kullanır hale getirdiler. Zaman zaman hicivli, zaman zaman eleştirisel oldu köşe yazarları. Ekte Posta gazetesinde köşe yazan Ayşegül Aldinç’in ve yine Sabah gazetesinden Haşmet Babaoğlu’nun haberleri var. Sokaktaki vatandaşın anlayacağı biçimde hicivli olarak anlatmışlar Fütürizmi. Onların, yenilikçi gazetecilerin ve görsel medyanın mensupları sayesinde Fütürizm tanındı.  Büyük bir görevi yerine getirmenin mutluluğu içinde hepsine teşekkür ediyorum.

İnsanlığın başlangıcından itibaren gelecek ve geleceği öngörmek bir güç ve gizem olsa da, günümüzde gelecek, gizemli güçler ve sihirli araçlarla öngörülmüyor. Dönem dönem geçmiş yazılarımda da belirttiğim üzere, Fütürizm metodları olan ve yeni gelişen bir disiplin… Dünya genelinde farklı üniversitelerde ders olarak okutulmaya, hatta yavaş yavaş bazı ülkelerde yeni bölüm olarak açılmaya da başlandı. Şunu hatırlatmak istiyorum ki; 2005 yılından itibaren de Fütürizm ile ilgili çalışmalarda “Uzgörü”  yaklaşımı ortaya çıktı. Bu yaklaşım çerçevesinde Fütürizm gelecek öngörülerinde 3 temel unsuru baz alıyor: 1)Uzgörü, 2) Senaryo Yaratma ve 3) Strateji Üretme…

Baktığımızda giysilerin tek tip olması da, on yıllar sonra bu gelişecek çözümlerin bir parçası olabilecektir. Burada anlatmak istediğim konu, Cem Yılmaz örneği ile biraz yolundan çıkmış olsa da yaşamın gelecekte sadeleşecek olmasıdır. Nanoteknolojide her gün ortaya çıkan yenilikler, on yılllar sonra birbirinin aynı gibi görünen kumaş parçalarını, üzerimize giydiğimizde ruh halimizi yansıtan, ya da yansıtmak istediğimiz ruh halini yansıtan renge dönüştürmek mümkün olabilecektir. Rahatlığı ön plana çıkaran, zamandan tasarruf sağlayan sistemler, modada ya da ulaşım da olsun hemen hemen her yerde öne çıkmakta ve insan hayatını kolaylaştıracak çözümleri bilinçli olarak tercih etmektedir. Tabi siyah giyinen insanlar olduğu gibi beyaz rengi de tercih edecek insanlar da olacaktır.  Zaman içinde kişiler farklılaşma biçimlerini kıyafet yoluyla şekillendirmekten vazgeçecek ya da bunu minimuma indireceklerdir.

Tüm bunları söylemekle birlikte; Sayın Haşmet Babaoğlu’nun ‘Cesaretle söyleyebilirim ki, insanların fütürist senaryolardan çok ucu açık hayallere ve manevi zenginliğe ihtiyacı var.’ söylemine yürekten katılıyorum.

Tabi fütürizmin bu hayallerin önüne asla set çekmediğinin altını çizerek…

Sevgilerimle…

“Ayşegül Aldinç – Ben Bir Fütürist Olabilir Miyim?” yazısını PDF formatında okumak için tıklayınız.
“Haşmet Babaoğlu – Gelecekte Cem Yılmaz Gibi Mi Giyineceğiz? ” yazısını PDF formatında okumak için tıklayınız.

Bültene katılın.