Bu yazımda sizlere farklı zaman dilimlerinde yaşamış vizyonerlerden bahsettmek istiyorum. Tarih sayfaları toplumların vizyoner, geleceği gören ve şekillendirme yeteneği olan insanları benimser gözükse de onları genelde dışladığını yazmaktadır. Toplum ya da bireylerin, eğer olanakları varsa onları engellemek için ellerinden geleni yaptıklarını görüyoruz. Bu konudaki en iyi örnek, dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ettiği için ölüme mahkum olan Sokrates’tir.İlk olarak Preston Tucker’dan bahsetmek istiyorum. Amerika’da fazla göze batan bu vizyoner, üretim yaptığı yıldaki tasarımına ve arabasındaki özelliklere bakıldığında birçok üreticinin kıskandığı bir kişi olmuştur. 1948yılında yaptığı arabanın motorunu arkaya koymuş ve 2 tonluk araba 0-100 km’ye 10sn’ de çıkmıştı. Tam bir futuristik tasarım olan bu modelden 50 araba üretmişti. Bunlar, cam boyutları birbirinden farklı ,farları kapanır ve tam bir aerodinamik yapıya sahiplerdi. Ancak Tucker, büyük araba üreticilerin gazabına uğrayarak, ilk 50 adedi ürettikten sora ortadan kaybolmuştur. Üretim tesisi elinden alınmış ve hatta üretim yapabilmek için borçlandığı kişiler tarafından hapse attırılma tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır.Bugün 47’si çalışan bu arabalardan en sonuncusu 1996 yılında 296 bin dolara satıldı. Preston Tucker’ı bir araba üreticisi olarak algılamak yanlış olur. Tucker’ın Uçaksavarları 2. Dünya Savaş’ında kullanıldı. Hazırladığı Zırhlı Prototip’in Kara Kuvvetleri tarafından reddedilme nedeni, sadece aracın çok hızlı gitmesiydi. O yüzden 1930’larda ünlü yarışçı Henry Miller ile Indianapolis 500’de beraber çalışıp ona yardımcı oldu. Ama onun gözüpekliğini hazmedemediler ve şans vermediler. Yine de 48. arabasını bugün Chicago’da ”Ford City Mall”da sergilemeden edemiyorlar.Vizyoner Yazarlar: Bilimdeki veya bilim kurgudaki vizyonerlerden söz ederken, 19.Yüzyılda Jules Verne muhtemelen akla ilk gelen isimdir. Eserlerinde bahsettiği bilimsel olguların gerçekleşmesi bir yüzyıldan fazla sürdüki bu olgular bugün belirleyicidir. Peki ondan sonra gelenler ne yaptı? O, sonuncu muydu?Hayır.20.yüzyılın ilk yılları , bir vizyoner yazar neslinin doğumuna şahit oldu; bunların eserleri her ne kadar zamanında hayal ürünü gibi görüldüysede, üzerinde yaşadığımız dünyanın temelden değişimine doğrudan katkıda bulundular. Bu insanlar sadece geleceği görmekle kalmadılar, geleceğin yaratılmasında rol oynadılar.Altı adam 20.yüzyılın ortalarında, bilim kurgu yazmaya başladılar. Bunların hepsi gönüllü olarak orduya katıldılar veya katılmaya çalıştılar. Deniz ve gökyüzü hepsini büyülemişti. Bunun sonucunda kariyerlerini Hava Kuvvetlerinde veya Deniz Kuvvetler’inde yaptılar. Altı kişinin dördü , birkaç yıl ara ile doğdular. Diğerleri 13 yıl önce ve 13 yıl sonra doğdu. Grup içindeki en çarpıcı özellik ise , her birinin kendi yaşam sürelerinde gerçekleşecek bilimsel gelişmeleri önceden görmüş olmalarıydı. Artık, bulmacaya bir son verelim. Bunlar alfabetik sırayla Asimov, Bradbury, Clarke, Ellison, Heinlein ve Roddenberry’dir. Tanıdık geliyor deil mi?Zaten öyle olması gerek Bunlar, 20.yüzyılın en etkili bilim kurgu yazarları olarak kabul edilirler. Ama, söz bilime geldiğinde, ”Tamam, anladık bilim kurgu yazdılar ama bu benim dünyamı nasıl etkiliyor?” diye soruyor. Oysa bu adamların her biri bilime birşeyler kattı ki, biz bunları bugün ‘normal’ kabul ediyoruz. Asimov, robotikler üzerindeki çalışmaları ile tanınır. Eserlerine dayanarak sevilen filmler çevrilmiştir ve çağdaş insanlar sanayi robotlarını ‘normal’ kabul etmektedir. Ama durum kavram ilk ortaya atıldığında böyle değildi. Asimov, 1939 yılında yazmaya başladığında ‘robot’ lafını duyan herkes bağıra bağıra kaçardı. Kamuoyu, robotlardan korkuyordu ve geliştirilmeleri için gerçek anlamda çalışma yapılmıyordu. Asimov’un robot belleğine ahlak ve talimat yasası programlama kavramı ciddi anlamda kollektif korku ve araştırmanın başlamasını kolaylaştırmıştır. Son olarak vizyona giren ‘I Robot’ filmi onun romanından hazırlanmıştır.Bradbury’nin sosyal mühendislik ve yangın söndürme sistemleri alanındaki çalışması, doğrudan yangındaki oksijeni elime eden yangın söndürme sistemlerinin gelişimine destek olmuştur ve uzay gezisi alanındaki çalışması, kendi adıyla anılan ay üzerindeki krater ve asteroit ile son bulmuştur. İnsanoğlu biyosferden dışarı doğru taşmaya başladıkça farklı gelişmeler meydana gelmiştir. 1968 yılında Stanley Kubrick tarafından aynı adlı romandan filme çekilen, 2001 Space Odyssey ile tanınan yazar Arthur C.Clarke, 1945 yılında dünyaya sabit konumda iletişim uyduları prensibini açıklayan ‘Dünya Dışı Röleler’ başlıklı bir bilimsel makale yayımlanmış ve bu ancak, 25 yıl sonra ciddiye alınmıştır. Günümüzde hala 42 bin kilometredeki dünyaya sabit konumda yörünge ‘The Clarke Orbit’olarak bilinmektedir.Harlan Ellison 1956 yılında yapay zeka ve sezgili bir makine üzerine bir makale yazılmıştır. Yapay zeka yaratmaya başlamadan önce geçmemiz gereken bir takım yollar olsada yapay zeka, video oyunlarından çamaşır yıkama makinelerine kadar her alanda kullanılmaktadır. Robert Heinlein, güneş sistemini devriye gezen ve Ay ve Mars üzerine üsler kuran insanoğlu gerçekte bu adımları atmadan yıllar önce değinmiş ve bu çalışmaları uzay gemisi tasarımı ve kimyasak roket yakıtlarının mühendisliğinde rol oynamıştır. Gene Roddenberry, belki de televizyonun gücünü ve geleceğini doğru bir biçimde tahmin edebilen ilk Amerikalı olarak, 1966 yılında Uzay Yolu dizisini izleyicilerle tanıştırmıştır. Dizide yer alan onlarca aygıt bugün gerçek hayatta kullanılmaya başlamıştır.
1966 yılında tanıttığı Kaptan Kirk ve diğer mürettebatın indikleri bir göktaşı ve ya gezegende Atılgan ile haberleşmelerini sağlayan, kapağı açılan iletişim aygıtlarının 2240 yılında kullanılmaya başlıyacağını tahmin etmiştir. Ama iletişim ve pil dünyasındaki hızlı gelişmeler onun bu tahminlerini bozmuş ve 1997 yılında Motorola benzer bir cihazı pğiyasaya sürmüştür. İleriki dizilerde ise elbisenin sol göğsüne monte edilen ve ses ve ya elle kumanda edilen iletişim aygıtı için kullanım yılını 2340 olarak öngörmüştür. Ama Roddenberry’nin düşündüğü bu yüzyıllık fark bugünkü teknolojilerle 20 yılda kapanacaktır.
Bu varsayımdan yola çıkarak teknolojik gelişmelerin hızını artık tahmin etmemizin gerçekten zor olduğunu söylemek mümkün. Roddenberry ayrıca yıldızlar arası uzay gemilerinde ışık hızına dayalı anti-maddenin yakıt olarak kullanılacağını öngörmüştür ki bu bilim adamları tarafından uzun mesafeli uzay gezileri için halen en iyi alternatif olarak ele alınmaktadır. Antimadde konusunda çalışmalar çok hızlı olarak sürmektedir. Sanırım 2200’lü yılları beklemeden uzay yolculuğu ister anti-maddeli ister benzer başka bir sonsuz enerji prensibine dayalı olsun gerçekleşecektir. Her neslin kendine ait vizyonerleri var. Fakat son yüzyılı temel aldığımızda, yaklaşık 15 yıl sonra 21. yüzyıl için bir vizyoner patlaması yaşanacağını söyleyebilirim. Umarım onlar, gerekli desteği bulabilirler.
Thema Kış 2005