Şimdi ne alakası var demeyin. Okuyun ve siz karar verin. 31 Ocak’ta Turkcell Kuruçeşme Arena’da ailecek, çoluk çocuk Bugs Bunny Buzda gösterisine gittik. Seyircilerin yarısı neredeyse çocuk. Güzel bir şişme salonun içinde gösteriyi izlemeye başlamadan önce alışkanlığım gereği “Yangın Çıkışları” nı göz ucu ile kontrol etmek istedim. Ortalıkta bunu belirten bir işaretlendirme yok. Sadece girdiğimiz yerde “Çıkış” diye çocuksu bir tabela var. O zaman aklınıza şu geliyor. Yangın esnasında sadece bu kullanılacak. Gösteri bitmeye yakın Türk vatandaşları ayaklanmaya başlıyor. Buzda kayanlar şaşkın: Sanırsınız Titanik batıyor, dışarıda da sınırlı sayıda filika var. Millet onlarda yer kapmaya çalışıyor. Amaç “biraz sonra trafik sıkışacak, biran önce sıvışalım”. Peki bunu nasıl yapacaksınız?: Başkalarının önünden geçerek, onların görüşünü engelleyerek, yani saygısızlık yapacaksınız.
Ben Yangın Çıkışı konusuna tekrar geri dönüyorum. Girdiğimiz ve “Çıkış” yazan yerden seyirciler çadırı terk ediyorlar. Sonra görevliler insanları uyarmaya başladı. Kimsenin görmediği 1 çıkış daha gösterdi. Tuvalet çıkışının da kullanılacağı daha önce tuvaleti kullanmış kişilerin oradan çadırı terk etmesiyle anlaşıldı. Biz inatla çadırın boşalmasını bekledik. Çadır 20 dakikada ancak boşaldı. Peki yangın çıkmış olsaydı ne olacaktı? Hepimiz kebap (well-done) olacaktık elbette.
Daha yaratıcılığa dokunmadan gözlemlerimi sizlerle paylaşmaya devam ediyorum: İstanbul metrosu açılalı neredeyse 10 yıl olacak. Bugün bile yürüyen merdivenelerde sol şeritte bekleyenler ile geçmek isteyenler arasında tartışmalar oluyor. Yavaş giden arabası ile sol şeridi işgal edenler niye metronun yürüyen merdivenlerinin sol şeridini işgal etmesinler ki. Bencillik ruhumuza işlemiş durumda. Kendimizin üstünde hiçbir şeye tahammülümüz yok.
Diyelim ki asansör bekliyorsunuz. O anda 6 kişisiniz ve asansör 10 kişi alıyor. Bakarsınız asansörün kapısı açılır ve bekleyenler bineceğiz derken 5 kişilik bir grup gelir, yüzünüze bakmadan asansöre dalar, aranızdan 1 kişi neye uğradığını şaşırmadan bir sonraki asansörü beklemeye başlar.
New York’da 2 motoruna kuşlar girince uçağını nehire indiren kaptan kahraman ilan edildi. Bence bizim kaptanlarımızda aynısını yapabilirdi. Ama ben yolcularımızın sağ kalacaklarını pek sanmıyorum. Nedeni basit. Diyelim ki uçağın önlerinde bir yerde oturuyorsunuz. Uçak boşalmaya başladı, ama siz acil davranıp koridora çıkamadınız. Vallahi şansınız yok, size acıyıp bir yolcu yol verene kadar kafanız eğik beklersiniz. Öyle bir yolcu akışı var ki araya girerseniz ezilirsiniz. Normal inişte yol verme saygısını gösteremeyen Türk vatandaşları acaba nehirde batmakta olan bir uçağın içini nasıl boşaltacaklar. İnanın bana “Pardon birader bir yakınım hastahanede. Arkadaş nehir kıyısında beni kayıkla bekliyor, acil yetişmem lazım” diye yol isteyen bir yolcumuz çıkardı o panikte.
Hergün bu saygısızlığa, bencilliğe maruz kalsanız içinizdeki yaratıcılık ruhu nasıl ayakta kalır? Bence kalmaz. O yüzden yaratıcılıkta bu ülke sınıfta kalıyor. Bence “Karşılıklı Saygı” puanımızı arttıralım, günlük gerginliklerimizi azaltalım. O zaman daha berrak düşünmeye, insanları daha çok sevmeye başlayacağız ve de yaratıcılık ruhumuz açığa çıkacak.