Yayınlanma Tarihi: 1 Ağustos 2007Kategoriler: Forbes Yazıları

Mayıs ayında San Fransisco’dan Las Vegas’a Delta Havayolları ile uçmuştum. Son dört yıldır İflas Koruma Programı “Chapter 11” de olan Delta Havayolları’nın hisseleri o sıralarda tekrar NYSE’de alınıp satılmaya başlandı. Bu durumu sevinçle yolcularla paylaşan kabin memurlarının gözlerinin içi gülüyordu. Erkek kabin memuru  bize anonslarını stand-up şeklinde yapmıştı; “Blackberry’lerinizi, Strawberry’lerinizi kapatın; Uçuş boyunca değil hayatınız boyunca sigara içmeyin; Bugün uçuş kısa olduğu için sadece kanatta -Gone With The Wind- filmi göstermiz olacak” vs şeklindeki  anonslarını yolcular da hararetle alkışlıyorlardı, seviye ve ilişki muhteşemdi. Halbuki THY’na bakıyorum: “Hanımefendiler ve Beyefendiler” ile başlayan anonslar, bürokratlara sınır ötesi gösterilen saygı vs. Bana bunlar inanılmaz yapmacık gelirken, özgüven eksikiliği yaşayanları da mutlu ediyor.

Delta ve Lufthansa gibi havayolları ile uçtuğunuzda uçak piste tekerleği koyduğunda mobil telefonlarınızı açarsınız, kalkmadan da kapıların kapanmasına kadar mobil telefonunuz ile konuşabilirsiniz. Buradaki ana düşünce şudur ki, uçak havada iken kullanılan bir mobil telefon karada kullanılan bir mobil birimden daha geniş yayılım alanına sahiptir. Yani mobil telefonları, işletim alanı dahilinde birkaç kez aynı frekansı kullandığı için, farklı hücre konumlarındaki iletimlere istenmeyen parazitlere yol açabilir. Bugün FAA uçak yerde iken mobil telefonlarının kullanımını yasaklamamaktadır. Bunları bırakın bir kenara Türkiye’de uçaklara yolcu taşıyan otobüslerde mobil telefon kullanılmaması için camlarda uyarılar  bulunmaktadır. THY’nin yaşadığı ve yaşattığı dilemma doğal olarak yurt dışına sık seyahet eden yolcuları da şaşkınlığa itmektedir.

Öte yandan yolcular olarak  bizler de sabırsızız. Örneğin uçak taxi’ye başlayıp (körükten piste doğru giderken) mazallah 15 dakika içinde kalkamazsa, söylemediğimizi bırakmayız. Sınırlı rötarlara, işletme nedenli gecikmelere tahammülmüz yoktur. Hemen devreye gireriz. Çoğumuzun ağzında şu söz vardır “bütün dünyayı geziyorum, böyle birşey görmedim”. Bütün dünya genellikle yazları Bodrum ve Antalya uçuşları, kışları da Milano ve Paris uçuşlarıdır. Ben yılda 120-130,000 mil uçarım ama böyle kararlı yolcuların yanında ağzımı açamam.

Yazımın başında bahsettiğim seyahatimde önce THY ile New York’a indik. Körük dolu olduğu için tam 65 dakika açıkta bekledik. Ben dahil çoğu transit olan Türk yolcuların en az 20-30’u bağlantı seferlerini kaçırdı. Ama hiçkimse de ağzını açıp birşey söylemedi. Türkiye’de olsa mangalda kül bırakmayacak yolcularımız süt dökmüş kedi gibi beklediler. Ama Türkiye’de aynı şey olunca neden olmuyor, keyfiyet işin içine giriyor. THY bunu yapıyorsa kesin keyfiyetten yapıyor yargısı hakim çoğumuzda. Yani biz THY yolcularında bir güven sorunu var ve THY’nin bu sorunu daha planlı bir  iletişim stratejisi ile çözmesi gerekiyor.

Las Vegas’dan New York’a uçarken havayolu Delta olunca, yol boyunca bir bayan kabin memuru ile sohbet ettim. Kendisi 55 yaşında, 5 çocuğu var. Tam 35 yıldır Delta’ da kabin memuru olarak çalışıyor. Washington eyaletinde oturuyor. Genelde tüm uçuşlarına Delta’nın Salk Lake City merkez hub’ından başladığı için, evinde kaldığında, bu hub’a 4:30 saat süren yolculukla (İstanbul-Londra seferinden 35 dakika daha uzun) ulaşabiliyor. Bazen çok yorgun olduğu için eve dönemiyor. O yüzden 7 kabin memuru arkadaşıyla Salt Lake City de ev kiralamışlar; sadece yatmadan yatmaya gitmek için. Ayda net 100 saat havada kalma süresi var. Yerde geçirdiği süre ve eve gidiş gelişte havada kaldığı süre için para kazanamıyor. Yılda net eline net 30,000 USD geçiyor. Bu da bugünkü TL/USD çevrimi ile aylık 3,300 YTL’ye karşılık geliyor.

Aldıkları ücretlerin 80’li yılların seviyesine indiğini (ben ABD’de 1987 yılında ilk işe girdiğimde yılda 36,000 USD elime net geçiyordu) ve özellikle iflas koruma programı sonrası emeklilik ikramiye haklarını da kaybettiklerini söyledi. Gülüyordu, hatta zaman zaman kahkahalar da attı. On yıl daha çalışıp emekli olacağını, işe başladığından beri hergün 10 USD biriktirdiğini, yıllık belirli bir faiz geliri ile kendi emekli ikramiyesini kendisinin garanti altına aldığını söyledi. THY’de aynı kıdemde olan kabin memuru Delta’da aynı seviyedeki kabin memurundan %25 civarında daha az maaş alıyor. Yani arada hem önemli bir fark yok (hele Satın Alma Paritesi devreye girerse fark yok diyebiliriz), hem de THY’de emekli maaşı konusunda bir de devlet güvencesi var. Peki ABD’de yaşayan 65’inden önce emekli olmayı düşünmeyen, 55 yaşındaki bir kabin memuru ile Türkiye’de aynı koşullarda çalışan ama 20 yılını doldurduğunda biran önce emekli olmayı düşünen, buna rağmen hayata ve işine ABD’deki kabin memuruyla aynı güçle sarılmadığı yüz ifadesi ve her tavrından belli olan kabin memuru arasında ne fark olabilir?

Erken emekli olma isteği, ABD ve benzeri ülkelerle (Fransa tabii ki  hariç. Çünkü onlar acaba yılda nasıl daha az çalışırız ve nasıl daha çok tatil yaparız derdindeler) Türkiye arasındaki temel yaklaşım farklarından sadece biri. Bu durum ülkenin ileride içinden çıkamayacağı sosyal güvenlik sorununun da en büyük tetikçisi oluyor. Ayrıca  erken emekliler çok düşük emekli aylıkları ile yaşadıkları için tüketime, dolayısıyla ekonomiye de katkıları fazla olamıyor. Bu kısır döngüden kurtulmak için çok çalışmamız gerekiyor. Ayrıca  kendi özgüvenimizi geliştirmemiz ve daha sabırlı olmayı öğrenmemiz gerekiyor.

Forbes Temmuz 2007

Bültene katılın.

Okumaya Devam