Yayınlanma Tarihi: 10 Mayıs 2009Kategoriler: Haberler

Önce annem ve tüm annelerin anneler gününü kutluyor onlara “iyi ki varsınız” diyorum. Bu arada babamı da unutmak istemiyorum. Ona da iyi haberim var. Ama bunu yazımın içinde söyleyeceğim. 

 

Warren Buffet benim idolüm. Özellikle ilerlemiş yaşına rağmen çalışma azmi beni inanılmaz etkiliyor. Babam Oğuz Manas da şu anda 75 yaşında ve o da aynı azimle çalışıyor. Genellikle anglo-saxon ırkın eğilimi olan bu durum Türkler’de gerçekleşince daha da önemli hale geliyor. Babamın yaşında emekliliğinin tadını yaşayan, üretim yapmayan, hatta vaktini lak-lak ile geçiren çok insan var. Eminim bir çoğu da şimdiden yaşama sevincini yitirmiştir. Babam ise kendi yaş grubunda masa tenisinde dünyada ilk 8’de yer alıyor. Yılda en az 4 defa yurt dışında turnuvalara katılıyor. İddaa tahminleri yapıyor. Bu konuda da bence Türkiye’de ilk üçe girer. Babamı yakın takip edenler ayda binlerce TL para kazanıyorlar. Babamın sorunu ise “Diyabetik” olması. Bu etkinlikte olan bir insan diyabetik olarak kaderine sığınmak yerine kan değerleri benden daha iyi olarak yaşamına devam ediyor. Tek sorunu kendine hergün iğne yapması. Daha kolay bir metodu bekliyor. İşte iyi haberim bu konu ile ilgili.

 

Tekrar Warren Buffet’e dönersek, onun 10 temel prensibinden birini sizinle paylaşmak istiyorum: “Kentin elitleri ile akşamları network (ilişki) geliştireceğime evde kendim popcorn yapıp televizyon seyretmeyi tercih ederim”. Çünkü Warren Buffet haklı olarak evlerde verilen davetlerin, yardım kuruluşu davetlerinin, birlikte yenen kalabalık yemeklerin ego savaşlarına dönüştüğünü, iş anlamında hiçbir sonuç elde edilmediğinin, ayrıca bu ortamlarda geliştirilen arkadaşlığın da sürekli olmayacağını net olarak farkına varmış. Bizde bir de magazin dergilerinin sayfalarını süslemek de işin kreması olmuş durumda. Benim idolüm bir kişi olarak bunu ben de çok net olarak anlamış durumdayım. İstisnaları da ayırmam lazım ki herkes üzerine alınmasın. Ben network geliştirmek için farklı yöntemler izliyorum. Özellikle uluslararası anlamda kendimi daha rahat hissettiğim için yabancı işadamlarıyla beraber olmak, onların tecrübelerini yakından anlamak beni çok mutlu ediyor.

 

Sevgili dostum Ekim Alptekin’in davetiyle dün akşam 15 kişilik bir yabancı topluluk ile beraberce yemek yedik. Dört farklı ülkeden, konularında başarıları olan insanlardı katılımcılar. Yanımda oturan biri vardı ki işte kendisi ile geçirdiğim vakit benim için inanılmaz değerliydi: Alfred Mann(http://en.wikipedia.org/wiki/Alfred_E._Mann) 2.2 Milyar USD’lik servetiyle Forbes listesinde dünyanın 390’ıncı zengini. Ama beni zenginliği cezbetmedi. Kendisi halka açık MannKind Corporation’ın(www.mannkindcorp.com) sahibiydi. Bu firma insülin’in bir aparat (astım hastalarında kullanılan aparata benzer) ile nefes yoluyla alınmasını sağlayacak bir ürüne yaklaşık 1.2 Milyar USD yatırmıştı. En yakın rakibi Pfizer benzer ürün olan Exubra’ya 4 Milyar USD yatırıp başarısız olmuş. Sonuçta MannKind’ın ürünü Technospher başarı elde etmiş ve FDA (ABD Gıda ve İlaç Dairesi) onayını 2010 yılı başlarında alacak gibi gözülüyor. Pfizer, başarısızlığının ardından bazı patentlerini de MannKind’a vermeyi kabul etti. Bu konudaki haberi Klinik Farmakoloji Derneği web sayfasında(http://www.kfd.org.tr/?q=node/286) okuyabilirsiniz

 

Şahsi servetinden 912 Milyon USD’yi bu ürüne yatıran bir adam ile yanyana oturup bütün gece onun tecrübelerini dinledim. Hatta daha da ileri giderek bu başarının Türkiye için nasıl bir değer yaratabileceğini sorguladım. Cevap hazırdı; eğer ilaç onay alırsa (ki almaması için bir neden yok) Türkiye yapacağı 100 Milyon USD bir yatırum ile bu ilacı Avrupa, Orta Doğu ve Rusya bölgesi için üretebilecekti. İşte Türkiye için büyük bir fırsat. Bu konunun üstüne gideceğim.

 

Pfizer’in kolestrol ilacı Lipitor yılda 13 Milyar USD ciro yapıyor. MannKind’ın  Technospher’i ABD’de 3.5 Milyar USD, Türkiye’nin üretim yapabileceği bölgede ise 5 Milyar USD ciro yapacak.

 

İşte bu yüzden babacığım sana iyi haberim var. Artık hergün iğne yapmaktan kurtulacaksın. 

Bültene katılın.