Washington Anıtı 1884 yılında tamamlandığında Aliminyum’un gram’ı 1 USD’ydi. Anıtın üstü 2.85 kg aliminyum kullanılarak kaplandı. İşçilik o yıllarda saati 1 USD idi. Bugünkü fiyatlarla 14 gram aliminyum içeren bir can (biz kendisine “teneke” diye hitap diyoruz) kola satın alması için bir işçinin 15 gün çalışması gerekiyordu. İşçiliği bir ölçü birimi aldığımızda 1884 fiyatlarıyla aynı teneke kola vs bugün 1,125 USD edecekti. Peki ne oldu? Charles Marten Hall ve Paul Héroult kendi geliştirdikleri bir işleme metodu (proses) ile aliminyum’u dünyanın en ucuz komoditesi haline getirdiler. Böylece 1,125 USD olması gereken teneke kolanın teneke kısmı artık 0.004 USD.
Demek ki yaşamımızın herhangi bir döneminde bize imkansız ve pahalı gelen bir proses, önemli bir buluş ile inanılmaz ucuzluyor ve/veya kullanıma hazır hale geliyor. Bu yılın başında söylediğim gibi 5 yıl içinde “Enerji” alanında çok önemli bir buluş ile dünyada temel dengeler değişecek.
Neyse şimdi konumuza yani 3. Havalimanı ihalesine dönelim. İnanılmaz bir rekabet sonucu ihaleyi inanılması güç bir fiyata aldılar.
Daha sonra aynı grup, iş yaşamlarının 40. yılında, Türkiye’de tüm basın para kaybederken, onlar “basın” sektörünün çok kârlı olduğunu farkederek girdi ve Akşam Gazetesi, SKY Türk, Alem Dergisi ile Alem FM’i TMSF’den 60 milyon USD’ye ihalesiz olarak satın aldı.
Mehmet Emin Karamehmet ile 5 şirkette ortalık yapan ve kendisine inanılmaz saygısı olan br kişi olarak, onun bazı hatalarını yapmamaya çalışıyorum. Sanki zorunlulukmuş gibi hayatları boyunca kendi geliştiremeyecekleri veya düşünmedikleri işlere bazı Türk işadamlarımızı bedavaya sokuyor. Ama dediğim gibi hata kendisinde biraz.
3. Havalimanına geçmeden önce dünyada en çok yolcuya hizmet eden Atlanta havalimanına bakalım. Bu havalimanı yılda 92 milyon yolcu taşıyor. Kaç tane pisti olduğunun önemi yok. Çünkü saatte iniş/kalkış kapasitesi belirleyici faktör. O da max. 2,300 iniş-kalkış/gün. Yani bu havalimanının kapasitesi bu kadar. Daha fazlası bugünkü teknolojilerle zor. Peki 3. Havalimanı için rakam nedir? Birçok gazete yazan rakamlarla sizi boğmaya niyetim yok. Yatırımlar, amortismanı, artan yolcu sayısı vs. ile gidersek sanki sözleşme süresi sonrası net kâr 5 milyar USD olacak. Ama bugünkü teknolojilerle imkansız. Çünkü beklenen kâr ancak günde 4,500 iniş-kalkış ile mümkün. İstanbul’un hava sahası büyüklüğü (tabii Yunan ve Bulgar hava sahası üzerinde bekleme yapmaya izin verilirse o başka!!!!!!!) bugünkü teknolojilerle ancak 2,300 iniş/kalkış’a izin veriyor.
Aklıma Turkcell’in Mısır’da bir operatör satın alma ihalesi geldi. Turkcell kalabalık bir ekiple ihaleye hazırlanmış. Jilet gibi giyinmişler ve ihaleye katılmışlar. SWOT analizleri zaten yapılmış. İş Planı versiyonu 100’ü geçmiş. Aralarında gaza gelip fiyat arttırılmasın diye “teklif üst limiti” kararlaştırılmış. Karşılarında ise kendilerine has özel kostümüyle bir Arap ve elinde hesap makinası var. Bizimkiler harıl-harıl çalışıyor, Arap ise hesap makinesi tuşlarına basıyor. İlk tur için Turkcell’den fiyat istenmiş ve Turkcell fiyatını söylemiş. Sonra Arap, 1-2 tuş darbesi ile hesap yapıp o da bir fiyat söylemiş ve ihale bitmiş. Çünkü Turkcell çekilmiş.
Aklıma başka bir hikaye daha geldi. Yıl 2008. EPDK 7,000 MW Rüzgar lisansı verecek. Bunun için başvuruları kabul ediyor. Artık saatler kalmış. EPDK’nın benim de sık sık oturduğum kafe’sinde katılımcılar Türkiye haritası üzerinde pür dikkat çalışıyorlar. Süre doldu ve başvurular yapıldı. Toplam başvuru 77,000 MW oldu. Hadi bunu anlayabilirim. Ama bazı başvurularda koordinatlar Suriye ve Irak sınırlarını bile geçti. Bu kadar stratejik düşününce ufak hatalar da olmuyor değil!!
“3. Havalimanı İhalesini alanlar TAV’dan herhalde daha fazla bilecekler. Çünkü zamanla iş körlüğü oluyor. TAV’da bu iş körlüğüyle bazı konuları kaçırmıştır. Ayrıca ihaleyi alanlar, dünyadaki gelişmeleri yakından takip edip, gelecekte 2,300 iniş/kalkış’ı arttıracak teknolojileri dikkate almışlar” diye düşündüm.Teknoloji konusunda bilgi sahibiyiz ya. Biraz da olayın teknoloji tarafını incelemeye karar verdim. İniş-Kalkış sayılarını 4 Önemli teknoloji ve durum var:
- RNAV (Alan Navigasyonu). Kule ile radar teması yerine GPS kullanılıyor. Bu da yeterli değil. RNP (gerekli seyrüsefer performansı) gerekiyor. Bunun için de yeni yazılımlar gerekiyor. Bazı havalimanlarında kullanılmaya başlandı. (meraklıları için: Dünyanın en tehlikeli havalimanı ünvanını Hong Kong’un eski havalimanının kapanması sonrası elinde bulunduran Tibet Linzhi’ye, Air China’nın RNP inişini seyredebilirsiniz: (http://www.youtube.com/watch?v=ZqgvAmf0grE) Ama en son nokta Optimize RNP. Alçalma süresini 1/5 oranında azaltıyor. Bunu henüz kullanan yok. Bu konuda hem THY, hem de ihaleyi alanlar nasıl bir çalışma yapacaklar merak ediyorum.
- Filo Senkronizasyonu (Fleet Synchronization). Bu konuda GE ürünü kullanılıyor. Türkiye’de kullanım planları var mı bilemiyorum.
- Dik Yaklaşma (Steep Approach): Boeing ve Airbus uçaklarının tümü 3 derece ile alçalırlar. İniş-kalkış sayısını arttırmanın en büyük yavaşlatıcısı budur. Steep Approach ise 5.5 derece alçalmayı sağlar. Burada sorun ise uçak üreticilerinin “sertifikasyonu” dur. Yani üretici firma yere göre 140 kt hızda dakikada 1,800 feet (600 metre/dakika hız’da alçalma) alçalmada glide slop’u 7+ derece yaklaşmada yakaladığını göstermesi gerekiyor. Bu da şu anda zor. Yani yukarıda adı geçen üreticilerden henüz alan yok.
- Ayırma (Separation): İniş ve kalkış sayılarının artmasında uçakların birbirinden uzaklıkları da çok önemlidir. Zaten bu durum standartlarla belirlenmiştir. (http://www.skybrary.aero/index.php/Separation_Standards). Bunun dışında üst-üste uçan uçakların da birbirlerinden uzaklıları önemlidir. Burada en önemli konu “Wake Vortex Turbalence” dır. Bu zaten sabit bir durumdur.
3. Havalimanı İhalesini alanlar “Washington Anıtı” prensibi ile hareket edip, yukarıdaki gelişmeleri dikkate de alıp, fiyat verdiler mi bilinmez ama vermedilerse, işlerinin zor olduğunu söylememde sakınca yok.