Yayınlanma Tarihi: 4 Eylül 2008Kategoriler: Haberler

Ekşi Sözlük’e mutlaka hepimiz birçok nedenden bakarız. Benim de orada ismim olduğu için ben de haftada bir kez bakıyorum. Yorum yapmak isteyenler bir kod adı ile yorumlarını yapıyorlar. Bazen bazı arkadaşlar belden aşağı çalıştıkları için firma avukatlarına “faul” olduğu söyleniyor, onlar da bu yorumları çıkarıyorlar. Ben 1 kez yorum çıkartma talebinde bulundum. Orada da aslında şahsıma bir hakaret yoktu, sadece “kullanılan benzetme” konunun hakimi olmayan okuyucular tarafından yanlış anlaşılır diye çıkarılmasını rica ettim.

“Pele” takma adlı arkadaşımız 24/07/2008 ve 28/08/2008 tarihleri arasında benim hakkımda 3 yorum yapmış. Bir insanın kendini sürekli geliştirmesi için kendisi hakkında eleştirel iletişime de açık olması gerekiyor. Bu durumda Pele’nin eleştirilerini alıyorum. Bunun yanında bilgi eksikliğinden veya onun da söylediği gibi bilginin çıkış noktası konusundaki tereddütlerinden dolayı oluşan yanlış anlaşılmaları da ortadan kaldırmak istiyorum.

1) Fütürizm Konusu: Türkiye de Fütürizm konusunu elimizden geldiğince işlemeye ve bilinç oturtmaya çalıştık. Bunun için birilerinin eline bayrak alıp bunu yapması gerekiyor. Bayrak da benim elimde olduğu için ismim ön planda oldu. Özellikle son 2-3 yıldır Fütürizm tek başına değerlendirilmiyor. Çünkü gelecek bilimi sadece gelecekle ilgili öngörü ve senaryoları içermiyor. Yeni yüzyılımızın Fütürizmi 3 temele dayanıyor: Uzgörü (Foresight), Strateji ve İnovasyon. Dolayısı ile bu kavramlar tek kişinin eline bayrak alarak taşıması gereken kavramlar değil. Bu yüzden bu yıl içinde bayrağı taşıyacak başka arkadaşların oluşacağını ve beni bu önemli sorumlulukta rahatlatacaklarını düşünüyorum.

2) Zeka Konusu: Benim bir röportajımda zekam sorulduğunda ben şaka yaparak ve örnekler vererek geçiştirmeye çalıştım. Sonra konu başka medyalarda da bu röportaj baz alınarak işlendi. Üniversiteye hazırlanırken İzmir Büyük Dersaneye gidiyorduk. O yıl Türkiye birincisi olan Ersin Karabudak arkadaşımız ile özellikle “Genel Yetenek” konusunda yarıştığımızı ve çoğu zaman benim dersane birincisi olduğunu biliyorum. Ben 3 tane seçim yaptım: Boğaziçi Endüstri, Ege Tıp ve Ege Tekstil. İlk tercih benim seçimimdi. Tek tercih yapacakken, babam riske girmemek için 2 tercih daha yapmamı önerdi. Ege Tıp konusunda sanırım Atatürk Lisesi’ndeki arkadaşlarımdan etkilendim. Çünkü sınıfın yarısı doktor oldu. Tekstil Mühendisliği konusu ise “Genetik Hafıza” ile ilgili bir konu. Onun hakkında bir yazı ayrıca yazacağım. Herneyse sınavdan 3 ay önce kaza geçirip haftalarca hastanede yatınca tüm planlarım (tabii ki psikolojim de) altüst oldu. Üniversite sınavından sonra 1980 yılında IBM’in yaz stajında tüm dünyada yapılan sınavlar içinde en yüksek ikinci puanı alınca IQ ölçümü yaptırdım. Fena değildi. Konu budur.

3) Mucit Konusu: “Mucit” takısının NTV’deki Türk Mucit jüri üyeliğinden sonra geldiğini düşünüyorum. Çünkü arkadaşımın da dediği gibi ortada bir mucitlik söz konusu değil. Ama yaratılan değer o kadar büyük ki, 12 Ağustos 2008’de yapılan ve daha önce iki kez iptal edilen ihalede, Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü ihaleye daha fazla firmanın katılımını sağlamak için aranan şartları şu anda Türkiye şartlarının çok atına indirdi. Örneğin bugün Türkiye de 4,000 bayide İddaa (Sabit ihtimalli bahis) oynatılırken aranan şart “dünyada en az 1,000 bayide daha önce sabit ihtimalli bahis oynatmış olmak” oldu. Bu şartlarla bile ihaleye dünyadan sadece 2 tane daha firma katılabildi. Demek ki ortada bir “İcat” yok ama, yapılan iş bugün dünyadaki örneklerinin çok ilerisine geçmiş durumda. Tabii bugün bunları söylemek kolay. Önemli olan: Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü yılda sadece 17 Milyon USD ciro yaparken (şu andaki cirosunun 1/100’ü) ve maaşlarını ödeyemez hale gelmişken kapısını çalıp “cironuzu 2 yılda 1 Milyar USD’ye arttırabilirsiniz” demek biraz yürek istiyor. Bu kadar büyük konuşmak da iyi değil aslında. Çünkü 2 yılda ciro ancak 984 Milyon USD’ye çıkmıştı ve 1 Milyar USD sözü tutulamamıştı !!!!!!

Bültene katılın.