Yayınlanma Tarihi: 30 Aralık 2008Kategoriler: BusinessWeek Yazıları

bw
Kriz olunca bunu öngören, önceden bilen ve hatta uyaran çok olur. Özellikle bu durum iktisatçıların ve ekonomistlerin besin kaynağıdır. Daha önce bir başarı hikayesi yakalamışlarsa da daha önceki krizlerdeki öngörüleri konusunda yaptıkları hataları itiraftan kaçınmazlar. Fütürist olunca rütbe aralarında “Nostradamus” tuzakları vardır. Nostradamus rütbesine geçtiğinizde yetkinliğinizi riske atmış olursunuz. Petrol fiyatları konusunda bunu 2 defa yaptım ama şansım yaver gitti. Benim seçtiğim senaryolar gerçekleşti. İlk tahminimi 2004 yılında yaptım ve 2007 yılında fiyatların 70 USD seviyesine tırmanacağını söyledim. Bu tahmini yaparken fiyatlar 32 USD civarındaydı. Uslanmadım, geçen sene de CNN-Türk’e Aralık ayı sonlarında tahminde bulundum ve 2008 yılında dünyada resesyonun başlayacağını ve fiyatların yatay ve aşağı seyredeceğini söyledim. İlk 8 ay kimsenin yüzüne bakamadım. Hele 145 USD olduğunda ve 200 USD’ye çıkacağı söylendiğinde fütüristlikten jübile yapmayı bile düşündüm.

Kasım sonunda Fütüristler Zirvesi yapıldı. Fütüristler Derneği kurulduktan 3 yıl sonra böylesine başarılı bir etkinliği yaşamak beni çok mutlu etti. Bu eserin 2 ana mimarı derneğimizin yönetim kurulu başkan yardımcısı Ufuk Tarhan ve Bahçeşehir üniversitesi oldu. Kalabalık bir basın gurubu zirveyi izlerken gelecek sene için de yorumlar aldılar. Böylece ben gene gelecek tahminlerine yakalandım. Yapılacak bir şey yoktu. Kriz soruldu. Bir-iki yorum yaptım. Lehman’ın batışı açıldı. Sonradan Lehman’ın kasti olarak batırıldığını söylediğim başlığında bir haber çıkmasına rağmen, içerikte bunun sadece bir neden-sonuç ilişkisi içinde olduğunu söylediğim görülüyordu.

Gelecek sene için 2 önemli konuya değinmekte yarar var: Birincisi daralan piyasalarda nasıl hareket alanı (talep) bulunacağı, diğer ise hareket alanı bulunsa bile bunun hangi finansman ile karşılanacağıdır. Artık dünyada ve Türkiye de daha az talep olacaktır. Bu durumda arzı oluşturan firmalar önce işçi ve personel çıkararak frene basacaklar, daha sonra da daha acımasız hale gelecek rekabet içinde birleşmek zorunda kalacaklardır. Size Türk kültüründe alışık olmamamıza rağmen değer verilmesi gereken çok ilginç bir birleşme hikayesi anlatmak istiyorum. Başlangıcı çok eskiye dayanıyor. İstanbul’un İstinye semtinde deniz kıyısında sadece 3 tane balıkçının yer alabildiği, konum itibariyle çok etkin bir satış noktası var. Burada bulunan üç firmadan ikisi seksenli yıllarda Cevahiroğlu Balıkçılık ve Kaptanlar Balıkçılık, üçüncü firmayla beraber rekabet içinde mallarını satmaktaydılar. Şirket sahipleri mükerrer maliyetlere sahip olduklarına karar vererek birleşme sinyali verirler. Gerçekleşemeyen bu deneme sonrası yönetim çocuklara geçer. Serkan Cevahir ve Mehmet Küçük zoru başararak birleşmeyi gerçekleştirir. Bu sayede vergi ve yasal yükümlülükler ile işçilik maliyetleri paylaşılırken rekabete karşı güç oluşmuştur. Birleştikten sonra cirolar da artar. Şu andaki sorunları ise balık azlığı gibi doğa dengeleri. Yeni nesil Türk işadamı bunu başardı. Kriz ortamında müşteri ürünlerini tedarik edeceği firma sayısını azaltır, güçlülerini seçer ve mümkün olduğu kadar aynı anda çok çeşidi verebilecek firma seçer. Aslında belki de birleşmelerin temelinde aranacak özellik bu olmalıdır. Yani birleşmek için firmaların “ben bunu yapıyorum, eğer bu firma ile birleşirsem o firma da şu yetkinliklerini katar. Böylece rakiplerimize karşı daha geniş yelpazede çözüm sunmuş oluruz” diyerek arayışa geçiyor olmaları daha uygun olacaktır.

Fütüristler zirvesinde yapmış olduğum diğer bir yorum ise 2009 yılında Barter için önemli bir yıl olacağıydı. Yaklaşık 9 yaşımdan beri bilişim teknolojileri ile iç içe yaşadığım ve 2006 yılına kadar da hayatımı bu işten kazandığım için, bilişimciler için en önemli sıkıntının çözüm sağladıkları firmalardaki iş süreçlerinin ne kadar kötü yönetildiğini yakından görmeleri olduğunu bilirim. İyi yönetilip yeniliğe açık olan firmalar da alacakları iyi bilişim çözümleri ile zaten kopup giderler. Algida 1991 yılında Türkiye de operasyona başlayana kadar bilişim teknolojilerinden yararlanmayan rakipleri rahat yıllar yaşadılar. Algida dondurma dağıtımına başladığında diğer rakipleri günde 15-20 noktaya ancak uğrayabilirken, kendisi Türkiye’deki ilk kullanıcısı olduğu el terminali ve araç fatura yazıcısı (projeye Araçta Muhasebe adını ben koymuştum) ile hem 40 noktaya uğrarken hem de her müşterisinin dolabındaki dondurmaların stokunu anında kontrol ederek daha verimli ve hızlı satış imkanı yaratmıştı. İşte bu vizyon Algida’yı diğer firmaların bir anda çok ilerisine götürmüştü. Her sektörün kendisine göre bilişim ile yakınlaşma zamanları vardır. Bu süreç kaçırıldığında dikkate alınmayan birileri bakmışsınız ortaya çıkıvermiş. Örneğin Barter sektörü için durum böyle olabilir. Çünkü gelecek yıl bu sektör çok ilgi çekme olasılığına sahiptir. Böylece bu sektöre girmek isteyen çok fazla firma olacağı gibi, hamle yaparak öne geçmek isteyenler de olacaktır. Konumlarını korumak isteyenler ise bilişimin olanaklarından fazlasıyla yararlanmaları gerekecektir. Bakarsınız gelecek yıl BarterCard çıkıverir, kredi kartı gibi POS’lar üzerinden veya mobil telefonlar aracılığıyla işlem yapılmaya başlanır. Böylece hiç para harcamadan mal mukabili alışveriş yapmaya başlarız. Aynı mağazadan günde 3 indirim uyarısı sms’i aldığımız şu günlerde “neden olmasın” diyor insan. 

 

21/12/2008 BusinessWeek 

Bültene katılın.