Yayınlanma Tarihi: 14 Ağustos 2009Kategoriler: İş Yaşamımdan Kesitler

Genelde paylaştığım bilgiler içinde öngörülerim de olduğu için, zaman zaman geri dönüp bu öngörüleri değerlendirmek hem paylaşım hem de kendimi denetlemem (daha iyi öngörülerde bulunabilmek) için yararlı oluyor. 2006 yılında Platin Dergisi’ne “Televizyonun Geleceği” konusunda bir yorum yapmıştım: Daha sonra bunu blog’uma da taşımıştım: https://www.alphanmanas.com/?p=66

Orada vurguladığım konu; “Öncelikle LCD teknolojisi ve bağlı olarak kablosuz teknolojisi ile TV, önümüzdeki 3 yıllık dönemde gelişmekte olan ülkelerdeki orta sınıfın çok rahatlıkla sahip olabileceği bir noktaya gelecek. Daha sonra “3 boyut (3D)” teknolojisi evleri süslemeye başlayacak.” Çok isabetli bir öngörü olmuş. Çünkü 3 yıllık dönemde, yani 2009 yılına kadar LCD TV’ler gelişmekte olan ülkelerin orta sınıfının rahatlıkla sahip olacağı fiyat seviyesine geldiler. Gene aynı öngörü içinde 3 boyut teknolojisinin 2009 yılı sonrasında evlerimize gireceği bulunuyor. Apple mağazaları 3 boyutlu TV’leri mağazalarına koymaya başladı. Fiyatları pahalı ama satın almalar başlamış durumda.

Dr. Sadeg Faris yüzlerce patenti olan IQ’su hesaplanamayan bir mucit. Kendisi benim çok yakın dostum olur. Ben onun çırağı bile olamam ama böyle zeki bir insanı Türkiye’de teknoloji geliştirmek için ikna edebildiğime mutlu olmuştum. Dr. Faris ile kriz öncesi çok önemli 2 proje için işbirliğine gitmiştik: Deniz suyundan çok ucuza tatlı su elde etme ve metal bazlı yakıt hücreleri. Hatta bu işbirliği BusinessWeek’e de haber olmuştu. (BusinessWeek’de yer alan “Mission (Im) Possible” haberi için tıklayınız) Kriz tüm planlarımızı alt-üst etti. Kriz sonrası bu projelere tekrar eğileceğiz.

Dr. Faris Türkiye’ye geldiğinde bana “Alphan, 3D imaj yakalama ve saklama patenti bende. Gel seninle beraber 3D fotoğraf makinesi geliştirelim” demişti. %50-%50 ortaklıkla da şirket kuruluşuna gidecektik. Ben her büyük işte yaptığım gibi benimle beraber yatırım yapabilecek yatırımcı aradım ve tabii ki bulamadım. Yatırımcı adaylarına çekilmiş MRI’larımı vererek uzaydan gelmediğime (gerçi Türklerin de uzaylı olabileceği kuşkusu yaygındır. Çünkü kanları hep 2 renkte akar: sarı-kırmızı, siyah-beyaz, sarı-lacivert vs.) ikna ettikten  sonra çok anlamlı geri bildirimlerle karşılaştım. En anlamlısı ise  “baba nasıl yani 3D fotoğraf makinesini sen mi yapacaksın! Yani Japonlar, Amerikanlar falan değil de sen. Heh heh heh”. Evet patent Dr. Faris tarafından 21 Nisan 1998 yılında alınmıştı: http://www.patentstorm.us/patents/5742333.html. Türkiye kendi markası ile (Vestel, Arçelik vs.) ile piyasaya çıkacaktı ve çok önemli bir atak yapacaktık. Olmadı ve olmadı.

Geçenlerde Time Dergisi’nin 20 Temmuz 2009 tarihli sayısında bir haber vardı. Fujifilm 3 boyutlu fotoğraf makinesini duyurdu: http://www.time.com/time/magazine/article/0,9171,1909457,00.html. Çektiğimiz fotoğrafları hem 3 boyutlu (3D) bastırabilecek hem de gene Fujifilm tarafından piyasaya sürülecek olan dijital çerçevede seyredebileceğiz. Ben bu gelişmeyi 2007 yılından beri bekliyorum. 2010 başından itibaren bu iş tam anlamıyla patlayacak. Aynı dergide çıkan yorumlara baktığımda söylenenlere inanamadım; “Tüketicilerin hem 2D hem de 3D fotoğraf makinelere sahip olacağını, yani bir anlamda 3D fotoğraf makinelerinin 2D fotoğraf makineleri öldürmeyeceğini” söylemişler. Bunu renkli fotoğraf makinelerine veya dijitale geçişte de söylüyorlardı. Bugün gözlerimiz herşeyi 3D görüyor. Biz 3D gördüğümüz bir sahnenin fotoğrafını çekip 2D seyrediyoruz. Bu kadar eblek bir durum olabilir mi? Hadi bugüne kadar buna tahammül edildi; firmalar şimdi çıkıp 3D fotoğraf makinelerini bize sunduklarında ve biz de aradaki inanılmaz farkı gördükten sonra 2D fotoğraf makinesini niye kullanalım ki? Zaten 10 tüketiciden 9’u dijital fotoğraf makinesine sahip ve Pazar yoğunluğu %80-90’lara ulaşmışken, 3D fotoğraf makineleri firmalar için önemli bir hayat öpücüğü olacak.

Dr. Faris için değişen çok fazla bir şey olmadı. Ürünün sahibi olmak yerine, Panasonic vs. firmalardan patenti için yapılan 3D fotoğraf makinesi başına royalty (telif) almaya devam edecek. Ama biz Türkiye için bir fırsat daha kaçırdık. Kendimi “Tarzan” gibi hissediyorum. Sarmaşıktan sarmaşığa atlıyorum. Sarmaşıklar kopuyor (Türkiye için teknoloji sahibi olma arzusu) ve yere düşüyorum. İçimden bir ses, kopmayacak sarmaşıkların yakında olduğunu söylüyor. Bekleyelim görelim.

Bültene katılın.