Yayınlanma Tarihi: 30 Mart 2008Kategoriler: BusinessWeek Yazıları

bw9
Türkiye’de iş yapıyorsak ülkenin ve bölgenin şartlarını göz ardı edemeyiz.

Eminim benim gibi (çocukluk döneminde babası hayatta olan) her çocuk, babasının nasihatlarıyla büyümüş ve büyüdüğünde bu nasihatlarla ilgili mutlaka olumlu veya olumsuz yorumlar yapmıştır: “Keşke dinleseydim” veya “Keşke dinlemeseydim” diye…

Ben babamın birçok nasihatına kulak verdim, dikkate aldım. Ancak, dikkate almadığım veya dikkate aldığımda yapılacak çok az şeyin kaldığı tecrübemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama, bundan önce babamla ilgili olarak kısaca hafızalarınızı tazelemek istiyorum.

Babam Oğuz Manas Türkiye’de bilişim teknolojisinin gelişiminde parmağı olan en önemli isimlerden biridir. Babamın kurduğu Ege Üniversitesi Bilgisayar, Araştırma ve Uygulama Merkezi, uzun bir dönem Türkiye’nin bilişim teknolojileri alanında çalışma yapan ana kuruluşlarından biriydi. Babamın fiilen müdürlüğünü yürüttüğü bu merkez, 1986 yılında Türkiye Üniversiteler ve Araştırma Kurumları Ağı (Tüvaka)’nın ana merkezi oldu. ODTÜ, Hacettepe Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi gibi üniversitelerin tümü Ege Üniversitesi aracılığı ile, Internet 1993 yılında ticari hale dönüşünceye kadar, önce 1984 yılında kurulan EARN Avrupa’ya, ardından da 1982 yılında ABD’de ilk olarak  New York City University ve Yale arasında veri iletişimi amacıyla kurulan BITNET (Because It’s Time – Zamanı Geldi)’e bağlandılar.

1990 yılına gelindiğinde Ege Üniversitesi üzerinden EARN ve BITNET’e bağlı üniversite, araştırma kurumu (TÜBİTAK dahil) ve Fen/Anadolu liseleri sayısı 30’u aşarken, bağlı terminal adedi de 1.000’i geride bırakmıştı. Üniversite-Sanayi işbirliği çerçevesinde bazı sanayi kuruluşları da bilgisayarlaşma çalışmalarını Ege Üniversitesi üzerinde yürütmekteydiler.

1991 yılının 14 Şubat’ında Yeni Asır Gazetesi’ne röportaj veren babam, dönemin teknolojisine ilişkin rakamların altını çizerek, günümüzde yaşanacak gelişmelere de ışık tutmuştu. Babamın, “2000’li Yıllarda Oturduğumuz Yerden Alışveriş Yapacağız!” başlığını taşıyan röportajını yaptığında;

PC’ler henüz evlere girmemişti.
PC işlemcisi hızı 50 MHz’di. Yani şu andaki bilgisayar hızlarından yaklaşık 80 kat daha yavaştı.
En hızlı modem’in hızı 2400 bps’di.  Yani şu an TTNet’in verdiği 1 Mbit standart hız’dan 400 kat daha yavaştı.
CERN araştırmacısı Tim-Berners Lee, dünyayı değiştiren World Wide Web’i (www) piyasaya sürmek için hazırlık yapıyordu.

Babam yukarıda bahsi geçen röportajında; 2000’lere doğru yaşanacak gelişmeleri çoktan öngörmekteydi. Ona göre;

Şirketler ürünlerini tanıtmak için web sayfası açacaktı,
2000’li yıllarda evlerimizde oturduğumuz yerden uçak vs rezervasyonu yapacaktık,
Internet üzerinden ürünlerle ilgili fiyat karşılaştırması ve alışveriş yapılabilecektik,
Bilgisayar virüsleri tehlikeli olacak ve bilgisayarları tehdit edecekti,
Büyük bilgi bankalarına erişim çoklu olarak gerçekleştirilecekti.

Peki ben ne yaptım? Babamın tam 17 yıl önce yaptığı öngörüleri dikkate almadım, onun vizyoner bakışı ve öngörüleri doğrultusunda hareket etmeyip, interneti iyi bir gelir aracı olarak gördüğümde takvimler 2000 yılını gösteriyordu. Türkiye’nin ilk İnternet Bahis Platformu; BİLYONER benim proje liderliğimde yaratıldı. 2007 yılı sonunda yüzde 10 hissemi sattığımda; BİLYONER Türkiye’nin en büyük ciro ve kâr yapan internet sitesiydi. Geç kalmama rağmen Türkiye’nin en başarılı Internet projelerinden birini yaratmıştım ama babamın söylediklerine daha iyi kulak verseydim, 1994 yılı ve hemen sonrasında:

McAfee gibi Anti-Virüs programı (1987 yılında kuruldu),
Amazon gibi bir alışveriş sitesi (1994 de kuruldu),
Yahoo gibi arama motorunu (1994 yılında kuruldu) yaratmanın gerçekten zor olmadığını düşünüyorum. Şimdi niye yapmıyorsun diyenlere şunu söyleyebilirim: Artık internette başarılı olmanın yolu “Bedava Ekonomi” kurallarını bilmekten geçiyor. Yani oyunun kurallara değişti. Bu kurala göre oynamak istemiyorsan başarılı olamazsın. Bunun yanında benim ve doğal olarak bizlerin önünde önemli bir engel daha var: Yaşadığımız Coğrafya! 1994 yılında bunlarla uğraşmak yerine, 1994 Türkiye Krizi sırasında eski ortağımla batmak ile batmamak arasında git-gel yaşıyor, o kalede ben hücumda takımı kurtarmak için savaş veriyorduk. Biz bunlarla uğraşırken ABD’nin örneğin Kaliforniya San Jose’sinde internet proje fikirleri ortaya çıkıyor, en küçük projeye finans desteği hemen yaratılıyordu. Demek ki; Türkiye’de yaşıyorsak ve burada yaşamaya devam edeceksek, işlerimizi ve projelerimizi bu ülkenin şart ve dinamiklerine göre de sürdürmek zorundayız. Tersine hareket ettiğimizde; “Ah bir ABD’de doğsaydım ve yaşasaydım, neler yapardım” söylemleriyle yaşamımızı kısır döngüye sokmamız içten bile olmaz.

Yazının PDF Hali

23/03/2008 BusinessWeek

Bültene katılın.