Yayınlanma Tarihi: 20 Eylül 2009Kategoriler: BusinessWeek Yazıları

bw3
Eclipse Aviation’u satın alma fırsatı bu ülke için ne yazık ki kaçtı ve şimdi “bu projenin ucundan nasıl tutarız”ın peşine düşüldü. Tabii ki bundan sonra yapılacaklar asıl hedefin çok dışında ve Türkiye’nin elde edebileceği belirli faydaları (makus talihimiz: fasonculuk) sağlamanın ötesine geçemeyecektir. Eclips Aviation ihalesi ile ilgilenmeye başladığımdan beri Türkiyede havacılık ile ilgili çalışmaları da inceleme fırsatım oldu. Hem potansiyal yatırımcılardan aldığım geri bildirimler, hem devlet kurumlarının bakışı, hem de edindiğim diğer bilgiler henüz Türkiye’nin bu tip büyük açılımlara yatkın olmadığını gösteriyor. Öte yandan dünyanın en büyük ikinci barosu olan İstanbul Barosu’nun bünyesinde iyi bir vizyon sergileyerek Nisan 2008 de “Havacılık ve Uzay Hukuku Komisyonu” kurulmuş. Kuruluş amacı, havacılık sektörünün hukuki ihtiyaçlarının tespiti olmak üzere hem hava hukuku hem de uzay hukuku alanında sektörel ihtiyaçları tespit edip, bunların hukuki olarak irdelenmesini sağlamak. 4857 sayılı İş Kanununda,  hava taşımacılığının asli görevini ifa eden çalışanların sosyal haklarını ve güvencelerini taşıyan bir kanun bulunmuyor. Yaklaşık dokuz yıldır tasarı niteliğinde olan Hava İş Yasa Tasarısı’nın akıbetini kimse bilmiyor. Havayolları ile pilotlar, kabin memurları vs çalışanlar arasında yapılan hizmet sözleşmeleri tatmin edici değil. Örneğin kabin memurlarının kıdem tazminatları yok. Ama bu konuda TÖSHİD (Türkiye Özel Sektör Hava İşletmecileri Derneği), TALPA (Turkiye Airlines Pilots’ Association) ve TASSA (Havayolları Kabin Memurları Derneği) biraraya gelip çözüm üretmesi gerekiyor. En azından uluslararası yasa hükümleri incelenerek, ilgili tüm tarafların ortak noktada buluşabileceği bir metnin ortaya çıkarılması gerekiyor.

Havacılığın sevdirilmesi için sportif havacılığın gelişmesi gerekiyor. Deneysel uçaklar (lişiler tarafından yapılan) sportif havacılığın temelini oluşturuyor. Deneysel uçağın %25’i kadar bir miktar Motorlu Taşıt Vergisi olarak alınıyor. Türkiyede gerçek ve tüzel kişilerin havaalanı ve iniş şeritleri (runway) inşa etmesi ve işletmesi  Genelkurmay Başkanlığının olumlu mütalaası üzerine Ulaştırma Bakanlığı iznine bağlı tutulurken, ABD de ise havaalanı kurulması Kongre’nin onayına bağlı olup denetim mekanizması eyaletler nezdindeki havacılık otoriteleri tarafından sağlanıyor. Daha zor ve uzun bir prosedür gibi gözüksede ABD de hem daha çok havaalanı var hem de daha az prosedür olan Türkiyede havaalanlarının bazılarında ILS (aletli iniş sistemi) olmadığı için uçaklarımız düşüyor: İroniye bakın! Türkiye’de de özel havayollarının da katılımıyla oluşan rekabet uçak bileti fiyatlarını bazı noktalarda otobüs bilet fiyatlarının altına getirmiştir. Böyle olunca Türkiyede yurt içi uçan yolcu sayısı hızla artmaktadır. Ayrıca orta dönemde artacak “hava taksi” ve “kişisel jet” kullanımı küçük havaalanı (pist boyu 1,200 metrenin altında olanlar) gereksinimini arttırmaktadır. Dolayısı ile uçak sayısındaki artış mevcut havalanlarının kapasitesi ve yeni açılacak havaalanı sayıları ile orantılı olarak artmak durumundadır. Diğer taraftan 200 milyon USD’lik Hava Trafik Yönetimi Kaynaklarının Sistematik Modernizasyonu (SMART) Projesi tam performans ile çalışmak zorundadirki 3 yıl içinde hava sahamızı kullanacak 1 milyon uçağın uçuş güvenliği sağlanabilsin.

Türkiyede biz daha havacılığın başlangıç sorunlarıyla uğraşırken, şu anda uzay sorunları yabancıların gündemine girmiş durumda. Örneğin uzayda mülkiyet sorunu yaşanmaktadır. ABD’de New Mexico eyaletinde bulunan Marsterritory.com firması, Mars’ta sanal ve gerçek arazi satışına başlamıştır. Bunun gibi birçok firma çıkması muhtemeldir. Benim gözümde dünyanın en önemli girişimcisi olan Richard Branson’un kurduğu Virgin Galactic yörünge-altı denilen ve deniz seviyesinden 100 km yüksekliğe çıkacak yolculuğu yakında başlatıyor. Bu yolculuğa dünyadan yapılan başvuru sayısı 130-140 arası iken Türkiye’den 2-3 kişinin başvurduğu söyleniyor. Yörünge dışı birkaç dakika kalacak olan Virgin Galactic uzay aracı için sigorta genelde yörünge içini kapsıyor. Yani yörünge dışında bir sigorta yok. Mutlaka Virgin Galactic bunun için bir özel sigorta geliştirmiştir. Uzaya çıkmak denilince Japon uzay kurumunda çalışan sevgili Serkan Anılır’ın “uzay asansörü” projesini de hatırlatmadan geçemeyeceğim. Japanyada Uzay Asansörü Derneği bile kurulmuş durumda. Yatırım için ortaya atılan maliyetler 10 ile 20 milyar USD arasında. Yatırımın geri dönüş süresi 25 yılın üstünde olduğu için öncelikle ticari açıdan gerçekleşmesi zor olan bu projede, teknik açıdan 3,000 metre boyunda yekpare karbon nanotüp’ün önümüzdeki 20 yılda yapılması da zor gözüktüğü için sanırım biraz beklememiz gerekecek.

Uzay önümüzdeki dönemde hem en çok proje geliştirilen hem de en çok sorun yaratacak bölge olarak gözüküyor. Örneğin Birleşmiş Milletler bu konuda bir çalışma yapmasına rağmen, uydu görüntülerinin (uzaktan algılama) barışçıl veya saldırı amaçlarıyla kullanılmasını takip etmek şu aşamada çok güç. Bu yüzden dünyada yapılan balistik füze denemeleri tedirginlikle izleniyor. Geleceğin kuralların daha zor konduğu ve uygulandığı olaylara gebe olacağını şimdiden görmek mümkün.

Yazıyı pdf formatında okumak için tıklayınız.

13/09/2009 BusinessWeek

Bültene katılın.