İneklerin dünyadaki metan gazı salınımının ¾’ünü gerçekleştirdiğini, metan gazının karbondioksit gazından 20 kat daha fazla sera gazı salınımı etkisi yarattığını ve ABD’de bulunan inek ve domuzların 4 milyon arabaya eşdeğer sera gazı salınımı oluşturduğunu hatırlatarak “karbon ticareti” konusuna bodoslama giriyorum. Geçenlerde kendi bloğumda gelecekte ineklerin ağırlıklarına göre metan gazı vergisi verecekleri konusunda bir yorum yapmıştım. Ama Amerikan EPA (Çevre Koruma Ajansı) Haziran 2009 başında getirdiği teklifle ağırlığa göre değil birim olarak; süt ineklerinde 175 USD, et ineklerinde 80 USD, domuzlarda 20 USD vergi almayı teklif etti. Demekki ineklerin arkasına torba bağlayarak gazı toplayan üreticiler bu vergiyi ödemedikleri gibi belkide topladıkları gazdan enerji elde ederek para kazanacaklar. Bu habere bakarak “karbon kredisi” konusunun ne kadar ne kadar önemli bir iş olduğunu görmemek elde değil. Gerçi Türk işadamları yenilenebilir enerji işine girdiklerinde hemen birde karbon kredisi konusunda şirket bile kurmayı düşündükleri bu dönemde onlara daha yaratıcı öneriler yapmak benim boynumun borcudur.
IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), dünyadaki yıllık yaklaşık 30 milyon ton olan CO2 salınımının %2.7’sini oluşturan ticari gemiler için yeni bir indeks geliştiriliyor: EEDI (Enerji Verimliliği Dizayn İndeksi). Belirli bir tarihten sonra üretilecek tüm gemiler için motordan, gövde tasarımına, pervane seçimine kadar tüm parçaları birleştiren bir metodoloji ile gemilerde EEDI endeksi oluşacak. Çalışma Mart 2010 da pilot olarak başlayacak. Araba üreticileri ürünlerini pazarlarken km’de atmosfere saldığı CO2 miktarını gram olarak bildiriyorlar. Bunun gibi diğer çalışmlaarda aslında bireysel karbon ticaretinin alt yapısını oluşturacak çalışmalardır. Bireysel karbon ticareti fikri ve projesi 1997 yılında çevre yazarı David Fleming’in “Tradable Energy Quotas” adlı makalesini yayınlaması ile başladı. Fleming’in makalesine göre projenin amacı küresel ısınmaya karşı koymak ve enerji kıtlığı olduğu dönemlerde enerji dağılımını adil bir seviyeye taşımaktı. Bireysel karbon ticaretinde, her bireye yıllık olarak atanacak bir karbon kotası söz konusu olacak. Karbon ayak izi sağlayacak her türlü harcama ünite bazında bu kotaya eklenecek veya çıkarılacak. Örneğin toplu taşıma ile yolculuk yapıldığında karbon kotasında ünite olarak bir artış sağlarken, taksi ile yolculuk karbon limitini birkaç ünite azaltacaktır. Sahip olduğu karbon kotasını dolduramayan kişiler barter benzeri bir yöntemle karşılığında mal veya hizmeti, bu kotayı dolduran bireylerle değiştirebilecekler. Bu aslında İngiltere Dışişleri bakanı David Milliband’ın fikri ve kendi blogunda (yanlış duymadınız) anlatmış. Ben bu fikri fazlasıyla destekliyor bir parça daha ileri giderek bir örnekle anlatmak istiyorum.