Yayınlanma Tarihi: 8 Şubat 2009Kategoriler: Ağızdan Ağıza Pazarlama

Bloguma kısa zamanda 2 yeni köşe ekliyorum. İlki “Bizim Neyimiz Eksik?” köşesi. Burada günlük hayatımızda yaşadığımız, maruz kaldığımız ilginç olayları sizlerle paylaşacağım. Aslında ilginç olan, olayların çoğumuza ilginç gelmemesi, sınırlı sayıda Türk vatandaşına ilginç gelmesi. Sınırlı sayıdakiler de aslında o kadar çok karşılaşıyorlarki bu olaylarla, onlar da bu olayları kanıksadıkları için aslında onlara da ilginç gelmiyor bu olaylar bu ülkede. Tamam da o zaman ben niye yazıyorum ki bunları? Hani sahneye çıkıp muziplik yapamayacak bir durumum olsa anlarım. Artık “Business Stand-up” da yapıyorum. Ama ne yapayım, gene sizlerle de paylaşayım istedim ki, belki bu köşenin adına yıllar sonra “Nostalji” köşesi deriz. İlk yazımı yayınladım ama sıcağı sıcağına bir örnek vererek aslında bu köşenin tutacağı hissimi sizlerle paylaşayım:  

Geçen hafta İzmir Alsancak’ta Talatpaşa Bulvarı üzerinde Gündoğdu köşesinden Gazi İlköğretim Okulu köşesine doğru (bu kadar detayı 2 nedenden verdim. Birincisi İzmirliler rahat anlasın diye; ikincisi ise burası merkeziyet anlamında ve New York ölçütlerinde 42. Cadde ile Broadway köşesi kıvamında bir yer) karşıdan karşıya geçmek için bekliyorum. Yayalara yeşil yanıyor. Ne yapmam lazım? Bravooo, işte budur…. Önce solunuza bakacaksınız. Çünkü yeşil renk bu yılın moda rengi olduğu için orada yanıyor olabilir. Hayatımızı niye riske atalım ki. Sola baktım bir de ne göreyim? Bir at arabası içinde 2 kişi. Atı kamçılıyor. Neden çünkü o anda ona sarı yanmış, kırmızıya yakalanmamaya çalışıyor. Şimdi 1 beygir gücünde bir araba doğal olarak ışığı yakalayamayıp kırmızıda geçiyor. Tipik bir Türk vatandaşı tepkilerini sizlerle paylaşayım:

   · İnanamıyorum plakasız bir araba ile trafiğe çıkmış sorumsuz,

   · Madem yeşil ışığı yakalayamayacaksın, niye frene basıp durdurmuyorsun şu at arabasını da sarıda geçmeye çalışıyorsun?

   · O atı kırbaçlamaya utanmıyor musun? Günah değil mi o hayvana?

   · Abi at sanırım Serdar 54. Zamanında yarışlarda koşarken onun sayesinde bir altılı kazanmıştım,

   · Bu atlı arabanın trafikte ne işi var? (Buna beyefendinin yanındaki esnaf müdahale ediyor ve “Yazık adamın ekmek parasıyla mı oynayacağız?”)

Gelelim yeni köşemizin konusuna: WOMM. Bu yıl reklam bütçeleri nanay olduğu için mallarımızı pazarlamak ele güne kaldı. Onun için de WOMM, diğer adıyla “Ağızdan Ağıza Pazarlama” çok  moda olacak. Birkaç konferansımda bu konudan (bu adıyla değil) bahsetmiş, bazı kişilerin çok önemli başvuru ve karar mekanizması haline geleceğini söylemiştim. Buna örnek olarak da Turistik turlardan bahsetmiştim. Seçimine güvenilir rehberlerin yönlendireceği güzargahların önem kazanacağını ve seyahat acentalarından ziyade bu rehberlerin sözlerinin dinleneceğini söylemiştim. Hani bir restaurant ahçı veya her hafta orada sahne alan sanatçı iyiyse restaurant’a ortak olur misali rehberler de bu yapıda kendilerine önemli bir yer bulacaklarını belirtmiştim.

Ağızdan Ağıza Pazarlama da en önemli kişi bilgiyi iletendir. Bu kişilere de “Chat Leader” deniyormuş. Bu tip kişilerin geniş algılı ve sosyal çevreye sahip olması gerekiyormuş. Benim amacım bir Chat Leader olmak değil. Ama pazarlama amaçlı olmadan tecrübelerimi sizlerle paylaşarak ürün satın alma, eğlence vb kararlarınızda hem karar sürecinize destek olmak, hem de gereksiz maliyetlerden korumak istiyorum. Ben pazarlama süreci içindeki müşteri tipinde %2.5’luk ilk grup içindeyim. Bu gruba “Innovators” deniyor. Yani her türlü yeniliği herkesten önce tanımak eğiliminde olanlar grubundayım. Bu da yaptığım birçok satın almada, işte vb hatalı kararla karşılaşmama neden olabiliyor. Durum böyle olunca bunları paylaşarak en azından başkalarının hata yapmasını engellemek güzel bir duygu oluyor.

 Bugün ilk olarak PDA Cep telefonu ile başlayacağım köşeme. Ben bir Microsoft işletim sistemi kölesiyim. Kopamıyorum ve nedenini daha sonra tartışmayı uygun buluyorum. O yüzden HTC benim vazgeçemediğim bir marka. Birçok cep telefonu üreticisi için dengeler Apple iPhone’u çıkardıktan sonra tümüyle değişti. Mecburen herkes hem menü hem de ekran kullanımı açısından Apple’ı takip etmek zorunda kaldı. HTC’de Touch Pro modeli ile bunu yapmaya çalıştı. Ne yazık ki ben de buna kanıp bu modeli aldım. Ama sonuç benim için tam bir hayal kırıklığı. Önce cihaz gereğinden daha dar ve kalın. Dokunma fonksiyonları o küçük ekranda istenildiği gibi yapılamıyor. Windows Mobile® 6.1 Professional işletim sistemi yeni olduğu için aldığım dönemde Türkçe font kullanımı yoktu. Yurt dışından program yüklemek zorunda kalındı. O da telefonda kitlenmelere ve bazı menülerin devre dışı kalmasına neden oldu. Dolayısı ile HTC kullanıcılarına önerim eğer tuş takımlı telefon istiyorlarsa en azından Touch Pro modelini zor kullanacaklarını söylememde yarar var.

 

Bültene katılın.

Okumaya Devam