Yayınlanma Tarihi: 28 Şubat 2010Kategoriler: Ağızdan Ağıza Pazarlama

veda_adanaliDün akşam Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’un ağzından anlatılan VEDA filmini seyrettim. Zülfi Livaneli’yi yürekten kutluyorum. Yapımcı Kamera Film ile dağıtımcı sevgili Şengün ve Kemal Kaplanoğlu’nun sahip olduğu Tiglon’u da kutluyorum. Çok ölçülü ve seyrederken ağlatan çok güzel bir filmin altına imza atmışlar. Bu filmin kaç kopya çıktığını bilmiyorum ama sanırım Babam ve Oğlum filmi gibi kulaktan kulağa yayılarak 5 milyon gibi inanılmaz bir seyirci sayısına ulaşacağını düşünüyorum. İsmini vermeyeceğim (bazıları vizyonda olduğu için haksız rekabetin bir parçası olmak istemem) bazı filmler bu ülkede beklenenin ötesinde seyirci sayısına ulaştıklarını göz öüne aldığınızda 5 milyon ulaşılamıyacak bir rakam olarak düşünülmemelidir.

Ben bir sinema eleştirmeni değilim ama bu durum eleştirmemem anlamına gelmiyor. Bugüne kadar Türk filmleri ve dizileri hakkında yorum yapmaktan kaçındım. Dün akşam biz VEDA filmine giderken Hazal-Erk-Dinç üçlememiz bize eşlik edemediler. Çünkü onların her hafta seyrettikleri, hatta kaçırdıklarında internet’ten seyrettikleri Adanalı dizisi vardı. Dizi planlama aşamasında cana yakın ve şirin bir başkomiserin olaylara komik bakış açısı ile Türk polisini sevdirecek bir amaç güdülmüş olabilir. Ama maliyet ucuza çıksın diye içinde teknoloji olmayan bir polisiye diziye dönüşünce çoluk-çocuk dizisi haline gelmiş durumda. Burada çoluk-çocuk gerçekten mecazi anlamda kullanılmış değil. Bu dizinin müdavimleri çocuklar. Çünkü ben aklı başında bir büyüğün bu diziyi oturup seyredebileceğini düşünemiyorum. Hani ne kadar saçmalıyorlar diye seyrettiğim bir bölümü sizlerle paylaşayım: Maraz Ali’nin oğlunu kaçırıyorlar. Kaçıranların tek isteği Merkez Bankası banknot matbaasındaki 200 TL’lik baskı kalıplarının çalınması. Bizim Ali de diğer 3 polis arkadaşını ayarlayıp soygun için asansör bakım şirketine girip, asansörcü kimliği ile bakıma gidiyorlar. Sen gidip mantığı Amerikan dizisinden araklıyorsun ama, yahu kardeşim burası Amerika değil ki. Türkiye de 1,500 tane asansör şirketi var. Bunlar motor, kasa vs farklı yerlerden alıp asansör yapıyorlar. Ne kurumsallığından bahsediyoruz? Diyeceksiniz ki koskoca Merkez Bankası banknot matbaası marka olmayan bir asansör alır mı? Evet alır. Çünkü en ucuz teklifi kim verdiyse onadan alırlar. Bugün devlet kuruluşlarından tanıdığınız marka asansör görme şansınız, gerçekten şansınıza bağlıdır.

İşte böyle; bizim çocukların VEDA filmi, Adanalı dizisi yüzünden gümbürtüye gitti ama bugün öğleden sonra gidecekler.

Bültene katılın.