Yayınlanma Tarihi: 9 Mayıs 2014Kategoriler: Haberler

Pitot Tube
Yaşanan uçak kazalarının nedenlerine baktığımızda teknolojik olarak inanılmaz basit cihazların bu kazalara neden olduğunu görüyoruz. İki önemli kazanın sebebi “Pitot Tüpü” arızasıdır:
BirgenAir
1) Uçağın hızını ölçen “Pitot Tüpü” arızası Türk Charter Havayolu Birgen Air’in B-757 uçağının 6 Şubat 1996 yılında düşmesine neden oldu. Öyle ki, Kaptan Pilot tarafındaki hız göstergesi, 3 pitot tüpü’den birindeki arıza nedeniyle hızı yüksek gösterirken, 2. Kaptan’ın göstergesi doğru hızı gösteriyordu. Otomatik Pilot arızalı göstergeye bağlıydı ve uçağın hızı gerçekte düşük olmasına rağmen yüksek hız uyarısı sesleri gelmeye başlamıştı. Bu durum pilotların kafasını daha da karıştırdı. 2. Kaptan uçağın hızını arttırmak isterken, Kaptan Pilot, gelen uyarıya bağlı olarak uçağın hızını azalttı. Boeing’in Airbus’tan en büyük farkı olan “Göstergeler Arası Uyumsuzluk Uyarısı” olmaması da kazayı davet etti. Zaten kaza sonrası FAA (Federal Havacılık Kurulu) bu tür uyumsuzluklarda uçağın içinde sesli ve fiziki uyarıların şiddetini ve adedini azaltılması ile uyumsuzluğun bildirilmesi yönünde uçak üreticilerine uyarı verdi. Ayrıca Uçuş Similatörlerine bu sorun da yüklendi. Ama 25 gündür uçmayan uçağın Pitot Tüp’lerinin korumaya alınmaması nedeniyle arı yuvası olması kazanın gerçek nedeniydi.

Air France
2)Pitot Tüpü” arızası aradan 13 yıl geçmesine rağmen gene bir uçak düşürdü. Bu kez de Air France’ın 447 sefer sayılı Airbus A-330 uçağı düştü. Pitot Tüpleri donmuştu. Pilotlar türbülans bulutlarına girerken yavaşlamışlar, bu durum da uçağın “stall” yani çakılma pozisyonuna girişini hızlandırmıştı. Daha uçağın enkazına dahi ulaşılmamışken kaza nedeninin bu olacağını uçak düştükten 6 gün sonra açıkça belirtmiştim. Sonradan öğrenildi ki, üretici firma Thales, donmayan Pitot Tüpü değişimi programı başlatmış ama sıra bu uçağa gelmemişti.

Yukarıdaki kazaları yapan Boeing ve Airbus dışında, Türk uçak üreticisi “Tarkan” firmasının TK 2366 sayılı uçağı aynı nedenle düşmüş olsaydı ne olurdu? İki opsiyon var tabii ki:

1) Hükümete yakın bir üretici ise özerk!!! olacağı aşikar olan Turkish FAA (Federal Havacılık Bürosu)’in hazırlayacağı kaza raporunda pilotlar %100 suçlu bulunurdu. Pilotlar ölmeseydi kahırlarından ölürler, ölselerdi de aileleri kahırlarından ölürdü. Birgen Air’in kurucusu Çetin Birgen, kazadan sonra uçağın bakımıyla ilgili suçlamaların hedefi olmuştu. Aklanmasına rağmen firmaların sırt çevirmesiyle işlerini kaybeden Birgen, Aralık 1997’de kazadan 2 yıl sonra Paris’te beyin kanaması geçirerek yaşamını kaybetmişti.

2) Hükümete yakın olmayan bir üretici olsaydı, o zaman milli falan tanınmaz, o şirket batırılırdı. Geçmişe bakarsanız bunun çok farklı olmadığını görürsünüz.

Alın size Nuri Demirağ’ın hikayesi:THK’nın siparişi olan ve son olarak İstanbul’dan Eskişehir’e uçan uçakların teslimi için Eskişehir’de bir kez daha test uçuşu yapılması talep edilmiştir. Selahatiin Reşit Alan, 1938’de Nu.D-36 uçağıyla iniş yaparken, çevredki hayvanlar hava alanına girmesin diye pistte açılan hendeği görmez ve hendeğe düşer. Reşit Alan bu kazada vefat eder. Bu kazadan sonra THK siparişi iptal etti. Nuri Demirağ, mahkemeye verdiği THK ile yıllar süren bir mahkeme sürecine girdi. Mahkeme THK lehine sonuçlandı. Ayrıca uçakların yurtdışına satılamaması için bir de kanun çıkartılır. Bu yüzden sipariş alamayan fabrika 1944 yılında kapanır. Beşiktaş’ta üretilen uçakların uçuş deneme testleri ve gök okulu için yapılan pistler, hangarlar, üzerlerindeki bütün yapılı binalar o yıllarda dünyanın en büyük havalimanı Amsterdam Havalimanı büyüklüğündaki bütün kurulu tesisler istimlak edildi. Bu havalimanı günümüzdeki Atatürk havalimanı. İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişler engellendi; elde kalan uçaklar hurdacıya satıldı. Nuri Demirağ’ın davayı kaybettikten sonra hükümet üyeleri ve cumhurbaşkanına mektuplar yazarak yanlışlığın düzeltilmesi için yaptığı girişimler başarısız oldu; fabrika tekrar açılamadı.

Bültene katılın.