Yayınlanma Tarihi: 23 Eylül 2011Kategoriler: Haberler

Türkiye’de “Üstün Zeka” kelimesini sarfetmek için cesaret gerekir. Mesela belirli şehir efsanelerine göre ülkemizdeki üstün zekalılar  bazı ülkelerce toplanıp yurt dışına falan götürülür, beyinleri yıkanır ve asimile olurlar. O yüzden bunların ortaya çıkarılmasından herkes korkar. Ne mutlu ki AK Parti Konya Milletvekili Kerim Özkul ile 25 milletvekili Türkiye’deki 0-24 yaş arası 682 bin üstün yetenekli gencin bulunması için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını istedi: http://www.haberturk.com/gundem/haber/ Demek ki artık doğru yoldayız; Korku yok.

Mensa Üstün Yeteneklileri Destekleme Derneği’ni (www.mensa.org.tr) kurduğumuz 2010 yılından beri elimiz kolumuz bağlı birşeyler yapmaya çalışıyoruz ama çok sınırlı kalıyor. Çünkü önce durumu kabullenirsiniz, sonra bu duruma uygun plan ve çalışma yaparsınız. Ülke durumu kabullenmiyorsa, siz çalışsanız ne olur ki? Hep söylüyoruz, tekrar olacak ama, “Bu ülkenin geleceğinde üstün zekalılar önemli rol oynayacak. Onlara yatırım yapmazsanız, hiçbir hedefe ulaşamazsınız”.

Söylediğim nedenlerden dolayı, Türkiye’de “zeka” yerine “yetenek” kelimesi tercih ediliyor. Ama her iki kelimenin başında da “üstün” kelimesi ek olarak zaten var. Zeka IQ testi ile ölçülür. IQ testi aslında 10 alt test’ten oluşur. Buna kısaca “g” denir.

  1. Anlama
  2. Aritmetik
  3. Benzerlikler
  4. Bilgi
  5. Blok tasarımı
  6. Kodlama
  7. Nesneleri birleştirme
  8. Resim düzenleme
  9. Resim tamamlama
  10. Sözcük dağarcığı

IQ testi için en haklı eleştiri ise (Geoff Colvin’in Talent Is Overrated: What Really Separates World-Class Performers from Everybody Else kitabında; Türkçe basımı Elma Kitabevi’nden “Yetenek Dediğin Nedir ki?” adıyla çıkmıştı) örneğin:

  1. Dürüstlük
  2. Eleştirel düşünme gücü
  3. Hoşgörü
  4. Sağduyu
  5. Sosyal beceriler IQ testi ile ölçülemidiğidir:

Prof. Dr. Howard Gardner’ın “Çoklu Zeka Yaklaşımı” işe alımlarda çok etkili. Para dergisi 11-17 Eylül 2011 sayısında bunu haber yapmıştı (Haber için tıklayınız). Daniel GolemanDuygusal Zeka” kavramını 1990’larda getirmişti: http://tr.wikipedia.org/wiki/Duygusal_zeka

Bazı istisnaları da unutmamak gerekir: İş dünyasında yakından tanıdığınız, başarılı iş insanlarının arasında parlak bir beyin gücü sergilemeyenleri görüyoruz. Bunların üstün zeka, çoklu zeka veya duygusal zeka ile bağlantılarının olmasının da zor olduğu varsayımından yola çıkarsak başarılarının arkasında:

  1. İnsanlarla kurdukları iyi ilişkileri
  2. Çok fazla çalıştıkları
  3. Başka bir işi beceremeyeceklerini düşündükleri için bütün benlikleriyle o işe kendilerini verdikleri
  4. Türkiye’de yaşıyorlarsa devleti arkasına alarak haksız kazançlar elde ettikleri
  5. Arsa dahil birçok spekülasyonu da kullandıkları ortaya çıkıyor.

Son olarak sevgili Ahmet Bildiren’in Doğan yayınlarından çıkan “Üstün Yetenekli Çocuklar” kitabından bahsetmek istiyorum. Bu kitabın yayınlanması için desteğini esirgemeyen sevgili Nuri Çolakoğlu ve Doğan Kitap proje geliştirme müdürü Vahit Uysal’a çok teşekkür ediyorum.

Ahmet Bildiren güzel bir önsöz hazırlamış. Bazı bölümlerini aşağıda bazılarını paylaşıyorum:

 Aslında her şey 2003’te Bilim ve Sanat Merkezinde başladı. İşte ilk üstün çocuklarla orada tanıştım.
Onların farklı düşünceleri, farklı hayalleri, farklı beklentileri, farklı ihtiyaçları, farklı hedefleri vardı. Kısacası farklıydılar. Ama diğer çocuklarla aynıydılar. Sonuçta çocuktu onlar.
Yaşıtlarına oranla daha ileri düzeyde bir öğrenme süreçleri olduğu, olaylar arasında çok iyi ve düşünülmemiş ilişkiler kurdukları, uzun süre ilgi duyduğu alanlarda dikkatlerini toplayabildikleri, soyut konularla ilgilendikleri ortadaydı.
Ama bunlar ortadayken çocuğunun üstün olduğunun farkında olan veya olmayan ebeveynler, üstün yetenekli çocuklarını akademik açıdan daha üst seviyeye çıkarmak için zorlamaktalar. Aynı durum sınıfta da geçerli.
Bununla beraber üstünlüğün sadece zeka bölümü ile değerlendirilmesi, üstünlük tanımını daraltmakta, zenginliğini ve güzelliğini ifade etmemektedir. Ki üstün çocuklar ahlaksal, fiziksel, duygusal, entelektüel ve estetik alanlarda örnek gösterilecek çocuklardır. Yeni düşünceler oluşturmak ve bunları yeni problemlerin çözümünde kullanmak onların doğalarında mevcuttur.
Bu doğalarını ortaya koyabilmelerini için “Üstün Yetenek” kavramının öncelikle aileler tarafından anlaşılması gerekir.
Aynı zamanda  “Üstün Yetenek” kavramı eğitim sistemimiz içinde de iyi yerleşmeli ki, onların ilgi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak modern yöntemler kullanılsın.
Ailelere, eğitimcilere ve bu konuyla ilgilenen herkese “üstün yetenek” kavramıyla ilgili farkındalık oluşturabilmek için hazırladığımız bu çalışmada üstün kavramını biraz daha açmak istedik. Çalışmada, konuyu ülkemizde ve yurt dışında yapılan çalışmalarla birçok açıdan ele alıp, örneklerle de destekledik. Üstün yetenek kavramını bu çalışmayla bir nebze de olsa anlatabildiysem ne mutlu bana…

Benim hakkımda Ekşi Sözlük’te “Fair”  rumuzlu arkadaşımın dediği gibi “blogundaki yazıları okuyunca anlaşılmaktadır ki kendisini etrafındaki (ve belki de dünyadaki) herkesten zeki görmektedir.” gibi yarı-hakarete maruz kalmayı hakketmediysem de, arkadaşım rumuzunun hakkını vermeyi kabul edip, kendisi dünyadaki % 0.1’lik zeka grubu içinde olduğumu kabul etmek zorundadır.

Bunun üstüne bir de küçük yaşlarda yaşadığım Disleksi ve ADHD/DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) (http://www.cappsy.org/pdf) ile, öldüğü gün kahrolduğum Steve Jobs’a vizyonu (başkalarının yalancısıyım), mucitliği (elimde kanıtlarım var) ve girişimciliği (zaten onu yapıyorum) konusunda Orgeneral-Yüzbaşı benzetmesi ile yaklaşsam da, yukarıda adı geçen özelliklerim ile benzediğimden mutluyum. Gelecek yazılarımda bu konulara değineceğim.

Bültene katılın.