Yayınlanma Tarihi: 7 Mayıs 2012Kategoriler: Haberler

Annem hep söyler: Ben çocukken havada uçak görsem, yaptığım ne olursa olsun, durup gökyüzüne bakarmışım. Bugün de dikkatimi çekti: Işıkta beklerken, lodosta iniş yapan uçakları arka arkaya dizilmiş görünce, arkamdaki arabaların kornası ile kendime geldim. Konumuz “lodos” olunca bazılarımızın aklına Atatürk Havalimanı’ndaki uçak rötarları geliyor. Ben bu konuda 2 yıl önce bir yazı yazmıştım: https://www.alphanmanas.com/?p=674 Oradan 2 önemli alıntı yapıyorum:

  1. Demişler: Zaman Gazetesi bugün başlığı atıverdi: Kuyrukların sebebi pist çalışması ve hurda uçaklar http://www.zaman.com.tr/haber
    Demişim:
    Ama ne yazık ki her ikisi de çözülse sorun çözülemez.
    Oldu:
    Geçenlerde kalkış için 23. sırada olduğumuz anonsu yapıldı
  2. Demişim: Yakında DHMİ yabancı Hava Trafik Kontrolörü transfer etmek zorunda kalacak. Çünkü şu andaki ekibin hızla artan slot sayısını kontrol edecek tecrübeye ulaşmaları için zamana gereksinimleri var.
    Oldu:
    Bugün Hürriyet gazetesi 19. sayfada haberi yapmış: “İngiltere’de önemli havalimanlarının hava trafiğini öneten NATS ile Almanya’da sivil-askeri tüm hava trafik kontrol hizmetini veren DFS kuruluşları ile çalışma yapılacak.”: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/ )

“Söylemiştim” geyiğini bir kenara bırakalım ve THY ile Pegasus’un aynı anda başlattığı cep telefonunda 2 boyutlu Barkod’lu biniş kartı uygulamasına bakalım. 2012’ye gelmeden önce sizlerle 18 yıl öncesine, yani 1994 yılına geri dönelim. THY Bilgi İşlem Daire Başkan Yardımcısı Nur Gökman ile bağlantıya geçtik. “Barkod’lu Bagaj ve Biniş Kartı Otomasyonu” önerisi getirdik. Fikir muhteşem de, acaba dünyada uygulayan var mı? O yıllarda ayıptır söylemesi “yok”. İşin ilginci zaten IATA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Otoritesi)’nın da böyle bir dökümanı ve dayatması da yok. Ne mi oldu? Barkod’lu Bagaj ve Biniş Kartı Otomasyonu yüzünden THY’nin Köln uçağını 24 dakika rötara soktuk. Durum böyle olunca THY bu uygulamadan vazgeçti. THY o yıllarda Fransız IER yazıcısı kullanıyordu. Yazıcı termal bir yazıcıydı ve termal yazıcı kafaları pahalı olduğu için mümkün olduğu kadar geç değiştiriyorlardı. Ama eski yazıcı kafası demek çoğu pixel’in eksik olması demekti. Bu sorun  Barkod basmaya başlayınca ortaya çıktı (İkizlerimden birinin ilk biniş kartı pixel sorununu net gösteriyor: Tıklayınız). THY, bizimle yaptığı test sonrası da Barkod basmaya devam etti. Yıllarca Barkod’umsu birşey THY biniş kartlarına bizim sayemizde/yüzümüzden basılmaya devam etti.

Bugün yapacağım uçuş için bana SMS ile biniş kartım QR (iki boyutlu) Barkod olarak geldi. İlk bakışta heyecan verici ama, benim için demode. Çünkü Bunu 2007 yılında önce Continental Havayolları kullanmaya başladı: http://www.intomobile.com/2007/12/05/ Diğer havayolları manyetik kartlı uçuş kartı kullanmaya devam ettiler. Bu konuda detaylı bilgi için: http://en.wikipedia.org/wiki/Bar-coded_boarding_pass

THY o yıllarda biraz daha sabırlı olsaydı sanırım dünyada öncü bir uygulayıcı olacaktı. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’nın tek başına çabası yetmedi. Onu en azından çok iyi biliyorum. İşte bu ülkenin dinamiği budur. “Aman ilk deneyen, uygulayan biz olmayalım”. Şimdi geriye dönüp bakıyorum da, deli gibi “ilkler”in peşinde olmuşum. Kendimi gereksiz yere yorduğumu artık çok iyi anlıyorum.

Bültene katılın.