Yayınlanma Tarihi: 22 Mart 2012Kategoriler: Haberler

Sağlık nedenleriyle yazılarıma 40 güne yakın bir ara vermek zorunda kaldım. Arada SAAB konusu bizim açımızdan sonuçlandı. Bizimle beraber hareket eden uluslararası ortağımız GM’in “kıvırması” sonucu geri çekildi. Biz de mecburen teklifimizi geri çektik. Halbuki yapılan görüşmelerde GM önce bize Meksika’daki fabrikasından 9-4X modelini üretip bize sağlayacağını taahhüt etti. Bunun için 73 milyon USD “tooling” ücreti talep etti. Sonra “sorry” dedi. İlk kıvırma buydu. Sonra da diğerleri birbirini takip etti. Bizimle görüşmediğini söyledi: http://www.saabsunited.com/tag/james-cain Biz ciddi teklif verene kadar GM, SAAB için kimsenin teklif vermeyeceğini düşünüyordu. Böylece işsiz kalacak binlerce İsveçli’den sorumlu olmayacaktı. İsveç hükümeti bastırıyordu, GM “miş gibi yapıyordu”. Biz geldik ve oyunu bozduk. Oyun bozulunca şirketin bölünüp satılmasının olu açıldı. Volvo oyunculardan biri oldu: http://www.saabsunited.com/2012/02/volvo-placed

Sağlık sorunu yaşadığım dönemde TV ile olan ilişkim diğer tüm iletişim araçları ile olanın ilerisine geçti. Şaşkınlıkla Türkiye’de değişen davranış biçimini gördüm. Artık bu ülkede makbul olan asi ve saldırgan olmak. CNN Türk’de yayınlanan “Dört Bir Taraf” programını seyretme olanağı buldum: http://video.cnnturk.com/2012/programlar/ Aman Allahım! Saldır baba saldır. Hem saldır, hem türbüne oyna, hem de konuları manipüle et. Program katılımcısı genç kadın gazeteci ile Ankara’dan beraber uçmuştuk. Uçak İstanbul’dan rötarlı geldiği için, doğal olarak da rötarlı olarak İstanbul’a indi. Kadın gazetecinin THY yer görevlisine olan davranışını hatırladığım için aslında şaşırmadım. Bunun bir sakıncası yok; arkası dolu olduğu sürece. Çünkü Türkiye’de artık böyle davranan kazanıyor. Haa bu davranış biçimi arkasına bir de “Rövanşizm” içgüdüsünü alıp, konuyu “Kan Davası” sürecine dönüştürdüğü için, artık birileri “biraz fazla oldu” demediği, eğitim ve yargı da uluslararası standartlara ulaşmadığı sürece bu ülkenin 2023 yılına güçlü gelmesi pek olanaklı gözükmüyor. Biz kulların yapacakları zaten sınırlı. 1-2 söyleyip kabuğuna çekilirsin, olur biter.

Yukarıda adı geçen programda “Stratfor Belgeleri” konusu da tartışıldı. Bazı şirket içi maillerin (yok Başbakan’ın şu kadar ömrü kalmış gibi mesnetsiz dedikodular) Aralık 2011’de Hacker grubu Anonymous tarafından araklanıp Wikileaks tarafından servis edilmesi ve bunun da Türkiye’de bir gazete tarafından “Stratfor Belgeleri” olarak manşete taşınması ortalığı karıştırmıştı. Stratfor önemli bir düşünce kuruluşu olup, 6 Ekim 2011 de üyesi olduğum TÜSİAD’ın 40. Yılı etkinlikleri çerçevesinde “Küresel Enerji Stratejileri Simülasyonu” nunu gerçekleştirmişti: http://www.tusiad.org/blog/  Stratfor’un kurucusu George Friedman “Gelecek 100 Yıl” kitabının yazarıdır: http://en.wikipedia.org/wiki/George_Friedman Dedikodu gibi olan bir iç yazışmanın Türkiye’de “rapor” olarak algılanması tam bir “komplo teorisi” dir. Bu, Gaziantep’de geçenlerde yapılan Uluslararası Satranç şampiyonasında gündeme gelen “dekolte yasağında” hükümetin rolünün olması gibi komiklikten öte değildir: http://www.haberturk.com/polemik/

Wikileaks artık dünyada söz sahibi bir kurum haline geldi. “Wikileaks’in her dediği doğrudur”. Yani onların açıkladıkları belgelere göre mesela “Türkiye 2015’de Kamboçya ile savaşacak” dense, birçoğumuz “abi yahu Türkiye ile Kamboçya komşu değil, ikisinin de uçak gemisi yok, savaş uçakları da ikmalsiz oraya uçamazlar” diye sormadan “vay bee şu Kamboçya’nın yaptığına bak. Hiç de korkmadan Türkiye’ye efeleniyor” deriz. Suriye konusunda konuşulmadık kalmadı ama hiç kimse Katar gazının Avrupa’ya götürülmesi konusunun belki de en basit neden olduğunu düşünemedi. Arkada muhteşem başka senaryolar ürettiler. Daha önceki blog yazımda MİT soruşturması konusunda basit düşünülmesi gerektiğini söylemiştim: https://www.alphanmanas.com/?p=2382 Hükümet-Cemaat kavgası yerine ortada Emniyet Genel Müdürlüğü ile MİT’in “Bilgi Paylaşımı” sorunu yaşadığı zaten anlaşılıyordu. Habertürk bunu yazınca mecburen kendileri de  inanmamalarına rağmen yalanlamak zorunda kaldılar: http://www.haber10.com/haber/271416/

Ertuğrul Özkök, benim tarzımı benimseyip konuyu “film seyretme” işine bağlamış: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20112911.asp J. Edgar filmini Başbakan’ın izlemesini önermiş. İstihbarat’ın iktidar’ın elindeki en önemli güç olduğu ama aynı zamanda da bu silahın dönüp iktidarı vurabileceğini söylemiş. %110 katılıyorum. Hele ki Türkiye gibi bilgi mahremiyetinin yerlerde gezindiği bir ülkede önemli istihbarat bilgilerini mazallah Emniyet Genel Müdürlüğü ile paylaşsan, inanın bana ertesi günü bilgiler sokağa düşer. “Tanık Koruma Programı” olan bu ülkede gizli tanıkları Allah korusun. Çünkü devletin onları korumasının imkanı yok. Bilgi güvenliğinin çok kurumsal olarak algılanıp korunduğu ABD’de bile sorunlar yaşanırken, Türkiye buna dikkat etmeli. MİT’de yakından takip edilmeli. Orada çalışan tanıdığım ve çok değer verdiğim insanlar var. Ama bu durum onların kontrol edilmemesini gerektirmez. Yoksa o da pimi çekilmiş bomba olabilir.

Son 1 ay yaşadıklarım gerçekten benim için çok öğretici oldu. Hayatta tahmin edemeyeceğim konularla muhatap oldum. Yurt dışına bile yerleştiğim dedikodusu çıktı. Benim bu ülkeden ayrılmam için bu ülkeye olan güvenimin tümüyle ortadan kalkması gerekiyor.

Bültene katılın.