Yayınlanma Tarihi: 23 Haziran 2008Kategoriler: BusinessWeek Yazıları

bw
Ayakkabı ve giyim alışverişlerinizi kolaylaştıracak iki tıbbi bilim dalı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygınlaşıyor.

Doksanlı yıllardan 2000’li yıllara geçişte özellikle bilgisayar ve iletişim alanında yaşadığımız değişim, iş yaşamının bizi daha fazla etkisi altına almasını sağladı. Artık çalışma saatleri işimizde geçirilen saatlerle sınırlı olmadığı gibi evlerde de bilgisayar karşısında geçirilen zaman hatırı sayılır hale geldi. Daha da önemlisi iş ile özel yaşamı ayıran çizgi netleşemediği için özel yaşama ayrılan zamanda kesinti ve kaymalar oluşmaya başladı. Eskiden “her sabah kalkar sporumu” yaparım söylemleri, hem iş yaşamının gelişen dinamikleri, hem de büyük kentlerde yaşamanın getirdiği zorluklarla gerçekleşmesi zor bir heves haline dönüşmeye başladı. Kente göç bu bağlamda sadece Türkiye’nin sorunu olmaktan çıktı, tüm dünyanın sorunu haline gelmeye başladı. 2020’ye kadar doksanlı yılların MegaKent (nüfusu 10 Milyon ve fazlası) sayısı ikiye katlanacak. Örneğin Asya’da 2,5 milyardan fazla insan şehirlerde yaşayacak. Sadece Asya’da nüfusu 20 milyondan fazla 10 HiperKent olacak. Bu önlenemeyen gelişme, günün büyük bir bölümünü yolda ve bilgisayar karşısında geçiren insanların sanal ortamda özgürleşmesi, buna karşılık da vücut sağlığı ile ilgili sorunlarının da başlamasına neden olacak.

Bundan 4 yıl önce bir konferansta gelecekte yaşamı anlatırken giyim ve ayakkabı seçimimizde vücut ölçümüzün sistem tarafından bilinmesinin, ürün seçiminde önemli bir kolaylık sağlayacağını, dolayısı ile alışverişin en cefalı bölümü olan elbise-ayakkabı denemenin hem hızlanacağını, hem de fiziksel denemenin ortadan kalkacağından bahsetmiştim. Özellikle giydiğimiz ayakkabılar, vücudumuz için en önemli destek birimleri haline gelmiş durumda. Ayakkabı seçimlerinin sağlıktaki önemine dikkat eden uzmanların çalışmaları nedeniyle, ayakkabının ve ayakkabı tabanının ayrı ayrı satılacağı günler hiç de uzakta değil Bu durumda herhangi bir ayakkabıyı denemeden satın alabilecek ve bizim için hazırlanmış tabanı içine koyarak giyebileceğiz.

Biraz geriye giderek bu yargıya nasıl vardığımı sizinle paylaşmak istiyorum. Bir çoğumuz  “Kayropraktik” uzmanlığı konusunu bilmeyiz.  Bu uzmanlık, iskelet ve omurga sistemimizin yapısal ve biyomekanik problemleri ve bu problemlerden kaynaklanabilecek sinir sıkışmalarını, cerrahi müdahaleye ulaşmaksızın, gidermeye yönelik çalışır. Kayropraktik uzmanlığının hedefi de, iskelet ve omurga yapısını, olabildiğince normal anatomik yapıya geri kazandırmak, beyinle beden arasındaki sinir iletilerinin normale dönüşmesini sağlamaktır.

Günümüzde kayropraktik hekimliği akademik bir eğitimden sonra alınan bir ünvandır. Kuzey Amerika ve Kanada’da 75 bin civarında uzman hekim çalışmaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde Kayropraktik hekimliği temel sağlık hizmetleri içerisinde yer almaktadır. Amerika’da bütün profesyonel basketbol, buz hokeyi, beyzbol, futbol liglerinde, takımların medikal personeli içerisinde muhakkak bir tane de Kayropraktik hekimi yer alır. Avrupa kıtasında AC Milan, Real Madrid, Chelsea gibi takımların ve sporcularına yönelik medikal tedavi programları içerisinde kesinlikle Kayropraktik hekimi bulunur.

1895 senesinden beri akademik fakültesi olan bu medikal uzmalığın daha Türkiye’ye tanıtılmış olmaması, gerçekten acı bir durumdur. Kayropraktik kesinlikle herşeyi tedavi edebilen mucizevi bir dal değildir. Bütün batı medikal bilminin günlük yaşam standartları içerisinde yeralan bu uzmanlığın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemi artmaktadır. Bu yıl içinde kurulan “Kayropraktik Omurga Sağlığı Derneği” kurucu üyesiyim. Ben de çevreme bu uzmanlığın önemini aktarmaya çalışıyorum.

Ben kayropraktörler sayesinde sağ bacağımın, sol bacağımdan 4 mm kısa olduğunu öğrendim. Ancak 1 cm’i geçen farklar gözle görülebildiği için benim bunu hayat boyu farketmem imkansızdı. Bacak kısalığı omurlar tarafından dengelendiği için belde inanılmaz yük farklılıkları oluşturuyor ve bel fıtığı ortaya çıkıyor. Daha sonra “Podolog” bir hekime gittim. Sağ ayağımın yere %65 ve sol ayağımın %35 oranında bastığını farkettim. Sağ bacağın kısa olması bu baskı farkını oluşturuyor. Bilgisayar benim için uygun oranları çıkarıp taban hazırladı. Bu arada “Podiatri/Podoloji” yani “ayak hekimliği” de Türkiye’de mevcut değil. Fransa’da 9 bin 600 Podolog varken, sadece 62 MR merkezi bulunuyor. Sanırım sadece Şişli’de bu sayıdan fazla MR merkezi vardır.

Sonuç olarak, bugün sadece manuel olarak yapılan 3 boyutlu ayak tabanı taraması, çok yakın gelecekte otomatik hale gelecek ve yazımın başında bahsettiğim gibi ayakkabı alışverişlerimizi evden yapmamızı sağlayacak.

15/06/2008 BusinessWeek

Bültene katılın.