Yayınlanma Tarihi: 28 Mayıs 2006Kategoriler: Forbes Yazıları

Hollywood filmlerini temelde iki nedenden dolayı seyrediyorum: İlki hobi hanemi doldurmasına yardımcı olması, diğeri ise ABD’nin politika, yaşam biçimi, teknoloji ve ürün stratejileri konusunda belirgin ipucu vermesi. 2002 yapımı “One Hour Photo” filmini belki hatırlarsınız. Filmde Robin Williams süpermarket içindeki fotoğraf laboratuarında çalışan ve karısını aldatan birini fotoğraflardan fark ederek ona yaşamı zehir eden adam rolündeydi. Aslında bu film değişmekte olan alışkanlıkların habercisi olarak şu net mesajı iletti: “güvenliğin için fotoğralarını kendin bas!”. Burada iki olasılık var; fotoğraflar eve alınacak bir yazıcı ile veya alışveriş merkezlerindeki Kiosklarda basılabilir.

Dijital Fotoğraf Makineleri (DFM) konusunda sokaktaki insan öngörüsü ile hareket eden Polaroid bunun bedelini Ekim 2001’de “İflas Koruma Programı”na müracaat ederek ödedi. Trendleri yorumlama ve işlerini bunlara adapte etme konusunda başarılı olamayan tüm şirketlerin ders alması gereken bu olay, dünya çapında, dev bir markanın el değiştirmesi ile son buldu. Chicago merkezli Bank One’ın Polaroid’i almasından sonra şirket kendini küçülerek toparladı ve ağırlıklı olarak “Fotoğraf Baskı Kiosku” pazarına odaklandı.

Polaroid değişime direnç gösterip kaybederken DFM’e geçişi başarıyla gerçekleştiren ve kazanan Kodak oldu. Motorola kökenli Yönetim Kurulu Başkanı George Fisher’in, Motorola stratejilerini uyguladığı Kodak’da 90’ların sonlarına doğru resmen bir tarih yazdı. Firma 80’li yıllarda kazandığı parayı değerlendirmek için fotokopi makinesinden, mikrofilme ve kimyasal/ilaç sanayiine kadar birçok yatırımı denemişti. Hiçbiri istenilen büyümeyi yaratamadı. Akılcı hareket etti, denedi ama sonuç alamayınca zamanında hepsinden çıktı. Sonunda Kodak 90’larda gelişmekte olan DFM pazarına yatırım yapmaya başladı. İlk yıllarda Ar-Ge yatırımı 500 milyon USD’ye ulaştı. İşte bu Kodak’ın yapmış olduğu en akıllıca hareketti. Firma aynı zamanda “İmaj Sensörleri”ni de pazarlayarak DFM pazarını kontrol ediyor. Bugün Kodak ve Polaroid’in en önemli hedefi öncelikle Kiosk pazarını desteklemek. Amerika’da 80,000 adede ulaşan Kiosklar artık restoranlara bile konmaya başladı. Kiosk kullanıcıları %12 iken, evde baskı alanların oranı hızla azalıyor. On-line baskı konusunda en büyük oyunculardan biri perakende devi Wal-Mart. Bu arada Mobil operatörler de gelir paylaşımı yolu ile on-line hizmeti destekleyecekler. Çünkü ödedikleri yüksek 3G lisans ücretlerini çıkarmaları için yeni gelir alanları gerekiyor.  Eğer bu savaşta bir galip olmazsa önümüzdeki 2-3 yıl içinde Internet üzerinden fotoğraf v.b. basma hizmeti veren bir portale hücum eden bir “hacker”ın öyküsünü bir Holywood filminde seyredeceğiz. Seyircilerin ön lobuna oturtulacak bu gerçek onları ya kiosklara ya da evde baskıya itecektir.

ABD’de çekilen fotoğrafların sadece %25’inin baskılarının alındığı, yılda ortalama 9.4 Milyar fotoğrafın baskısının alınmadığı (bu %75’e denk geliyor) göz önüne alındığında ABD Kiosk ve evde baskı alma pazarının oldukça büyük bir potansiyele sahip olduğu gözükmekte. Kiosk’lardan alınan baskılarda hız örneğin Polaroid’in 2 saniyede bir 10×15 cm fotoğraf iken evde ancak 15-25 saniyede bir baskı alınabiliyor. Kiosk pazarı özellikle Wal-Mart ve benzeri zincir mağazaların satacakları ön-ödemeli kartlarla alışveriş merkezlerinde hızla güçlenecek.

DFM üreticilerini çok büyük tehlikeler bekliyor ve bu tehlike hala göz ardı ediliyor. Bu konuda çok önemli bir endüstri analistinin 12 Ağustos 2005’de yaptığı konuşmadan bir cümle sunmak istiyorum: Kameralı cep (mobil) telefonları DFM’lerinin yerini asla alamayacaktır. Tehlikeyi göz ardı etmemize neden olan bu yorum bence. Beş büyük DFM üreticisinin (pazarın %80’i) satmış olduğu toplam cihaz sayısı 60 milyon’u geçmezken 2004 yılında satılan mobil telefon sayısı ise 600 milyonu geçmişti. Bundan sonra üretilecek mobil telefonların çok büyük bir bölümü kameralı olacak. Bu durumda tüketici 2 ürün (DFM ve mobil telefon) değiştirmek yerine sadece tek bir ürünü değiştirmek durumunda kalacak. Geliri azalmakta olan çalışan kesim için de bu durum muhteşem bir fırsat oluyor. Dünya mobil telefon pazarının yaklaşık %12-13’üne eşit DFM pazarında doğal olarak avantaj mobil telefonlarda olacaktır. Artık mobil telefon üreticileri çok rahatlıkla yüksek çözünürlükte fotoğraf çeken, oto-fokus ve flaşlı tipte mobil telefon üretebilecek duruma geldiler. Sonuç olarak DFM, lens üreticileri, imaj sensörleri ve mobil telefon üreticilerinin birleşmelerini göreceğiz.

Sonuçta kullanıcılar çok hızlı hizmet alacağı ve o anı yaşayacağı sistemleri tercih edecekler. Mobil telefonlarla IrDA ve Blue-tooth arabirimleri ile haberleşen Kiosklara talep artacak ve daha sonra ucuzlayacak ekran teknolojisine paralel olarak baskı sayıları azalma yönünde hareket edip cepte taşınan dijital fotoğraf albümleri hayatımızı süsleyecek. Eğer Mobil telefon üreticileri büyük boy ve yüksek çözünürlüklü ekranlarla ile bunu sağlarlarsa zafer onların olacak. Diğer zafer de bu kadar özelliği bir arada sunan bu üreticilere uzun süre dayanan piller sunacak pil üreticilerinin olacak.

Gerçek şu ki bu pazarda (lens, imaj sensörü, DFM, Mobil Telefon ve Ağ Ekipmanı üreticileri) çok sayıda birleşme ve satın alma yaşanacak. Bekleyelim ve görelim.

(Forbes; Ekim 2005)

Bültene katılın.