Yayınlanma Tarihi: 3 Mart 2008Kategoriler: BusinessWeek Yazıları

bw
Enerji konusunda dışa bağımlı olan ülkelerin en büyük sorunu yaşanan büyüme ile birlikte artan enerji gereksinimidir. Enerji denince göz ardı etmememiz gereken bir sacayağı var: Enerji arzı güvenliği,  en düşük maliyetle enerji arzı sağlanması ve çevre-insan sağlığının korunması. Bu üç gerçek paralel olarak hareket etmek zorundadır. “Çevre Kirliliği” ve “Global İklim Değişikliği” kavramlarını son dönemde çok yoğun kullanan dünya (her ülkede aynı oranda olmasa da), bunun sağlanması ve üçlü sacayağına uygun hareket edilebilmesi için çözümün önemli bir oranda da “Enerji Verimliliği”nden geçtiğini biliyor. 1974 ve 1978-1979 yıllarında katlayarak artan petrol fiyatları enerji verimliliği teorisinin ortaya atılmısına neden olmuş, ortaya atılan teorinin bilinç düzeyine ulaşması ve devlet ardından da dünya politikasına dönüşerek önce sanayileşmiş batı ülkeleri ve Japonya da uygulanmaya başlanmış, diğer ülkelere yayılması zaman almış olsa da, bugün artık yaratıcı beyinlerin üzerine kafa yorduğu bir noktaya ulaşmış durumdadır.

Son yıllarda enerjide dışa bağımlılığı artan AB’de, nükleer enerjide güvenlik, elektrik ve gaz piyasalarının serbestleştirilmesi, çevre, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi gibi konu ve sorunlarla karşılaşılması nedeniyle AB Komisyonu bir enerji politikası oluşturdu. SAVE ve SAVE II adındaki programlar 2000 yılında topluluk stratejisini belirleyen Enerji Çatı Programı kapsamına alınmıştır. Buna paralel olarak da, AB’de binalarda, sanayide, ulaştırmada ve ev aletlerinde enerji verimliliğine yönelik uygulamalar başlatılmıştır. Avrupa’daki veri toplama kuruluşlarından ODYSSEE’nin göstergelerine göre; AB’de enerji verimliliğinde genel olarak 1990-2002 yılları arasında toplamda % 10 olmak üzere, büyük ev aletlerinde % 21 ve  sanayide % 13 düzeyinde iyileşme sağlanmıştır. Otomobillerin özellikli enerji tüketimlerinde 1995 yılından itibaren bu düşüş % 1,7 düzeyine ulaşmıştır.

Enerji verimliliği çalışmalarında olumlu sonuçlar alan ülkelerden biri de ABD’dir. Yaklaşık 30 yıl içinde enerji verimliliği, yüksek teknolojiler kullanılarak önemli ölçüde artmıştır. 1973 yılından 2000 yılına kadar ABD ekonomisi % 126 oranında büyürken, aynı dönemde enerji kullanımındaki artış % 30 düzeyinde gerçekleşmiştir. ABD Enerji Bakanlığı yapılan tasarruf’un, aynı dönemde enerji tasarrufu sağlamak amacıyla yapılan yatırımların üç katına eşit olduğunu açıklamıştır.

Enerji talebinin yaklaşık % 83’nü ithal eden Japonya’da da hükümetlerin öncelikli konusunu enerji verimliliği oluşturmaktadır. Dolayısıyla da enerji tasarrufuyla ilgili birçok program uygulanmaktadır.  Ülkede hayat standardının yüksek, mevsimler arası gece ve gündüz sıcaklık farklarının da fazla olması nedeniyle enerji tüketimi de yüksektir. Japonya’da hava sıcaklığının 30 derecenin üstündeki her bir derecelik artış yaklaşık 4400 MW (Atatürk barajının üretim kapasitesi kadar) elektrik talebini artırmaktadır. Enerji Tasarrufu Kanunu ile elektrik tüketen aletlere ve ofis makinelerine yeni standartlar getiren Japonya, buna ilave olarak Enerji Tasarrufu Yardım Kanunu çıkarılarak enerjiyi verimli kullanan donanım ve sistemlerin düşük faizli kredi ve vergi indirimi ile desteklenmesi sağlanmıştır.

Artık gelişen teknolojiler de enerji verimliliği için en önemli destek haline geldi. ABD Enerji Bakanlığı’nın Washington’da 112 hane üzerinde uygulamaya başladığı GridWise sistemi sayesinde her 5 dakikada bir yenilenen enerji fiyatları ile hanenin enerji maliyetleri gözler önüne serilirken, sistem çerçevesinde verilen cihazlarla tüketicilere değişen fiyatlara göre ideal sıcaklığın ayarlanması imkanı sunuluyor. Daha önce elektrik tüketimi üzerinde test edilen GridWise sisteminin, evsahiplerinin fatura başına %10 tasarruf etmelerini sağladığı ve yıllık enerji talebinde de %15 azalmaya neden olduğu saptanmıştı.

Enerjide %70 oranında dışa bağımlı olan Türkiye’de ise “Enerji Verimliliği” konusunda en somut adım Mayıs 2007’de atıldı. “Enerji Verimliliği” kanunu ile “Enerji Tasarrufu” kavramının, “Enerji Verimliliği” bilinci ve uygulamalarına dönüştürülmesinin de yolu açılmış oldu. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı içinde 2008 yılını “Enerji Verimliliği” yılı olarak ilan ederken, yarattığı “En-Ver ve Ateş Böceği” karakterleri ile halkı dünya genelinde çoktan yerleşmiş bu bilince ulaştırmaya çalışıyor. Yetmişli yıllarda İzocam’ın “Kapat şu kaloriferi pişiyoruz” reklamlarını X Kuşağı hatırlar. Ama aradan 30 yıl geçmesine rağmen Türkiye de çatı yalıtımı olan binaların oranı ise sadece %13. Aydınlatmada hala flamanlı ampuller kullanarak, yeni kompakt floresanlara göre üç katı fazla elektrik tüketiyoruz. Yeni Enerji Verimliliği kanunu başarılı bir strateji ile yürütüldüğünde somut gelişmelerle sonuçlanacaktır. Ancak bu strateji için olmazsa olmazların başında binalarda metrekare başına ne kadar enerji tüketildiğinin ölçümlenmesi ve bu veriler ışığında hedeflerin konulması gelmektedir.

24/02/2008 BusinessWeek

Bültene katılın.