Yayınlanma Tarihi: 1 Nisan 2010Kategoriler: Haberler

Sonuncusunu 11 Şubat 2010 da “Sakal Bıraksam” başlığı ile yazdığım (https://www.alphanmanas.com/?p=674) ve DHMİ (Devlet Hava Meydanları İşletmesi) nin Atatürk Havalimanında yaşadığı sorunlar hakkında yorumlar içeren yazı dizim 19 Ocak 2010 da başladı. Ben yazımı yazdığımda Atatürk Havalimanı ile ilgili gümbürtüler henüz başlamamıştı. Ben kokuyu almış gazetecilik tabiriyle haber atlatmıştım. Bugüne kadar yazdıklarımla ilgili eleştiriler almadım değil. Hatta “Yakında DHMİ yabancı Hava Trafik Kontrolörü transfer etmek zorunda kalacak. Çünkü şu andaki ekip hızla artan slot sayısını kontrol edecek tecrübeye ulaşmaları için zamana gereksinimleri var” cümleme bombalar geldi. Efendim ben ne anlarmışım hava trafik kontrolünden. Ama bakın sevgili Uğur Cebeci 21 Mart 2010 tarihinde Hürriyet gazetesindeki köşesinde yazdığı yazıda ne diyor (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13949438.asp): Modernizasyon yapılamadığı ve ciddi sayıdaki hava trafik kontrolörü ihtiyacı giderilemediği için uçaklar en yakın 5 deniz mili (12.75 km) aralıkla inişe geliyor. Eğitimde olan kontrolörler nedeniyle bazen uçakların aralıklarını 10 mile kadar çıkartılıyor. Beklemeler artıyor. Bunun dışında yazının içindeki kutucukta da şunları söylüyor (Yazı kutucuğunu indirmek için tıklayınız): Yeni hava trafik kontrolörleri yetişinceye kadar yabancı ve özellikle Alman kontrolörler alınarak sistemin çalışma hızı arttırılmalıdır. Ağzına sağlık Uğur Cebeci. En azından yanımda bu konunun gerçek üstadı bir kişi benimle aynı görüşü paylaşıyor. Diğer söylediklerini de benimle aynı paralellik arz ediyor.

Şimdi ben bu konunun uzmanı değilim ama nasıl bilgi sahibi oluyorum. Çünkü okuyorum, inceliyorum ve gözlemliyorum. Biz Türk’lerin aslında pek sevmediği bir ortam bu. Halbuki oturduğumuz yerden bilgiler armut-piş-ağzıma-düş şeklinde gelmeli ve bizde o andan itibaren ahkam kesmeliyiz. Söylemlerimiz hep aynı olmalı, kendimizi hiç geliştirmemeliyiz. Bizleri uyuşturan dizileri akşamları seyredip kendimizi “stres atıyorum” diye kandırmalıyız.

Bakın size hava trafik kontrolörlüğünden anlamayan biri olarak, hava trafik konrolörlerinin çoğunun bilmediği bir yenilikten bahsedeceğim. Yenilik diyorum ama bu çalışma 2006 yılından beri yapılıyor. Ama inanın Türkiye’de havacılık sektöründe olup, bu çalışmayı bilmeyen çok insan olduğuna bahse girerim. Biliyorsunuz Türkiye SMART (Systematic Modernization of ATM Resources in Turkey) projesini uygulamaya almaya çalışıyor. Temmuz 2006 da imzalanan anlaşma ile başlayan çalışmalar Türk hava sahasının Ankara merkezli tek bir ACC (Alan Kontrol Merkezi) ile kontrolünü sağlayacak.  Biz bu seviyede yeniliği uygulamaya almaya çalışırken ABD’de çok yeni proje başlatıldı: NextGen. FAA (Federal Havacılık Dairesi) şu andaki radar bazlı ATC (Hava Trafik Kontrol) sistemini GPS bazlı uydu sistemi ile değiştirmeyi planlıyor. Bu konu ile ilgilenenler için ilgili bilgi FAA web sayfasında var: http://www.faa.gov/news/fact_sheets/news_story.cfm?newsId=8336

Kısaca özetlemek gerekirse bu sistemle aynı zamanda uçaklar Stepped Approach denilen, yavaşla-alçal, hızlan-seviye tut, yavaşla-alçal, hızlan-seviye tut gibi merdiven alçalması yerine, CDA – Continues-descent Approach yaparak yaklaşık piste 40 mil uzaklıkta piste bağlanıp hızı tek seferde kesip alçalabilecekler. 2018 de hizmete alınacak bu sistemle rötarlar %35-40 azalacak ve iniş-kalkış kaza oranları da %47 azalacak. Yanlız bu sistemin hediyesi 15-22 milyar USD civarında. Lafla karbon emisyonları kesilmiyor. Bu sistem karbon emisyonlarını da kesiyor.

Okuyalım, araştıralım lütfen. Bilgi’nin kilo gibi zararı yok. Yani her yeni bilgi’nin hem gram hem de kalori cinsinden bir değeri yok.

Bültene katılın.