Yayınlanma Tarihi: 5 Mayıs 2011Kategoriler: Haberler


Doğu Marmara İnsan Kaynakları ve İstihdam Fuarı ile Sakarya Üniversitesi Girişimcilik Günleri kapsamında “Girişimcilik ve İnovasyon” konuşmamı yapmak üzere Kocaeli’ne giderken Hereke’de kötü bir kaza ile karşılaştık. Biz kaza mahalline 500 metre uzaklıktaydık. Kaza da dakikalar önce olmuştu. Ben “bu işte bir enayilik” var diyerek olay mahalline kendimi attım. Bir kamyon diğer bir kamyona arkadan çarpmış ve çarpmanın şiddeti ile arkadaki kamyonun şoför kabini yok olmuştu. Kamyon şoförü içeride sıkışmış kalmış vaziyette, kurtarılmayı bekliyordu (Fotoğraf için tıklayınız). Ambulans ve itfaiye zamanında gelmiş, karayolları anında çekici araç tahsisi yapmıştı. İnanın Avrupa ve ABD’de göreceğimiz görüntülerdi. Yol tamamen trafiğe kapatılmış ve kuyruk geriye doğru hızla uzuyordu. Halkımız kamyon ve arabalarından inmiş hızla olay mahallini doldurmuştu. Orada herkes görevini yaparken görevini bir tek yapamayan, trafik polisleri vardı. Ne yapacaklarını bilmez vaziyette seyirci pozisyonundaki halkı uzaklaştırmaya çalışıyordu. Dayanamadım ve müdahale ettim: “Sevgili arkadaşlar, ben konsolosum (Dışişleri Bakanlığı kimliğimi göstermek suretiyle) ve yetişmem gereken bir toplantı var. Yolun en sol şeridi boş. Böyle yayılacağınıza tek şeridi boşaltın da biriken trafiği rahatlatın” dedim. En yukarıdaki fotoğrafa bakarsanız zaten en sol şeridin boş olduğunu ve orada meraklı seyircilerin bulunduğunu göreceksiniz. Her neyse, sonra sol öndeki TIR şoförüne gidip “hadi sen de arabanı çalıştır, hafiften hareket et bari de herkes trafik açılıyor zannedip, arabalarına koşsun” dedim. Bir anda ortalık hareketlendi ve trafik polisleri yolu açıverdiler.

Ben gitmeseydim trafik polislerinin ne zaman aklı başına gelirdi, inanın onu bilemem. Ama tek bildiğim şey, hala bu ülkede “Acil Servis Hekimi” konusunda sıkıntı olduğu. Acil servis hekimini normal hekimden ayıran en önemli özellik, hızlı karar verip çözüm üretmesidir. Bugünkü kazadaki trafik polisi örneğinde olduğu gibi ne yazık ki hızlı karar vermekten yoksun insanları önemli organizasyonların başında tutarak, durumu vahim hale getiriyoruz. Trafik polisi neden hızlı karar vermesi gerektiğini bilmediği ve bu konuda eğitilmediği sürece bu düzen değişmeyecek. Tabii ki sözlerimle Türkiye’deki tüm trafik polislerini kastetmiyorum. Kaza mahallinde bulunan doktor ve itfaiyeciler hızlı karar vererek hareket etmek zorundaydılar. Çünkü orada sıkışan bir insandı ve daha fazla orada kalsa ölebilirdi. Bu neden-sonuç ilişkisi net olarak ortaya konmuş olayın aksine araba ve kamyonların oluşturduğu kuyruğun kilometrelerce uzadığı bir otoyolda trafik polisini zorlayan bir durum yoktu. Dolayısıyla karar vermek için de acele etmek zorunda değildi.

Açılan yoldan ilerleyip Doğu Marmara İnsan Kaynakları ve İstihdam Fuarı’nın yapıldığı mekana vardık. Beni bu etkinliğe davet edenler kapıda karşıladılar. Organizasyon dandini. Sanayi Bakanımız sayın Nihat Ergün koskoca fuar merkezinin orta bir noktasında konuşma yapıyor. Herkes ayakta. Korumalar herhalde akıllarını yitirmişlerdir. Bana konuşma yeri tahsis edilmemiş. Tahsis yapılan yerde perde/gösterici yok. Peki ne mi oldu? Beni oraya davet edenler ortadan arazi oldular ve Sakarya Üniversitesi İnsan Kaynakları ve Kariyer Kulübü üyelerinden sevgili Seda Zorba, Tolga Sarıkaya ve arkadaşları konuyu sahiplenip düzeni sağladılar. İşte gerçek acil servis hekimi onlar. Hepsini candan kutluyorum.

Benimle çalışacak insan için en önemli tercihim stres altında hızlı düşünebilmesi ve hızlı karar verebilmesidir. Tercihimi bu yönde kullanırım ve onları da bu konuda eğitirim. Adapte olamayan ile çalışmam.

Son söz:Artık önümde bir trafik kazası olduysa ve yol tamamen trafiğe kapandıysa, benim orada bulunan trafik polislerine güvenmem ve arabada sabırla oturmam sizce mümkün mü? Ne dersiniz? Benim yerimde siz olsaydınız, bundan sonra arabada oturup bekler miydiniz?

Bültene katılın.