Yayınlanma Tarihi: 31 Mayıs 2010Kategoriler: Haberler

diziler
Adanalı dizisi ve Veda filmi ile ilgili blogumda 28 Şubat 2010 tarihinde bir yazı yazmış, Veda filmi için bir seyirci tahmininde bulunmuştum. Seyirci tahminim bir faciaydı, bu konuda çok iyi olmadığım artık anlaşıldı:  https://www.alphanmanas.com/?p=694

Gelelim Adanalı dizisine: Diziye giydirdik elimizden geldiğince ve bugün bu görüşüm gerçekten de değişmedi. Ben Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yerinde olsam müdahale ederim “bizim böyle EBLEK polislerimiz olsa, kovarız” diye. Oktay Kaynarca’ya da bravo doğrusu. Hani Sean Penn’in I am Sam filmindeki gibi bir geri zekalıyı canlandırsa anlarım, hem de alkışlarım. Ama kalkıp geri zekalı’dan beter, yapımcıların yaratmaya çalıştığı hafif aptal ama şirin mi şirin (böööö) bir polis memurunu canlandırması anlaşılır değil.

Adanalı dizisine takmış olabilirim ama diğer bütün dizilere de göz gezdirmeye çalışıyorum. Çünkü Türkiye de kadınlar için iş dışı en önemli geyik konularından biri dizi filmler. Kadınların bulunduğu bir ortamda sıkılmamak için konu hakimiyetinizin olmasında yarar var. Aman Allahım!! Adanalı dizisi meğer en hızlı akan diziymiş. Diğer diziler hiç akmıyor. Hani bu dizileri aptallar seyrediyor ya; O yüzden aynı sahne farklı kameralar ile bir ters, bir yüz formatında durmadan tekrarlanıyor.

Türk halkını aptallaştırmayı yakında başaracağız. Bu başarıda parmağı olanlar: Yapımcılar, TV kanalları, reklam pastasının bu kadar bol TV kanalına yetmemesi ve RTÜK. RTÜK’ün kararına göre diziler, 20 dakikada bir 7 dakikalık reklam kuşağına giriyor. Aslında bunda görünen bir sorun yok. Çünkü ABD’de 30 dakikalık bir kuşakta 22 dakika program ve 8 dakika reklam var. Aynı durum AB’de de benzer: Her saat için toplam 12 dakika (%20) reklam izni veriyor. Türkiye de o kadar çok TV kanalı o kadar çok dizi yapıyor ki, sonuçta bu diziler reklam pastasından daha fazla pay kapabilmek için sürelerini uzatıyorlar. Sonuçta diziyi 90 dakikaya getirip 4 adet reklam arası yani 28 dakika reklam kazanıyorlar. Bunun mantıklı sınırı reklam dahil 60 dakika olmalı gibi gözüküyor. En azından bu konunun fikir liderleri bunu beyan ediyorlar.

Düşünsenize haftada 5 kez yayınlanan bir dizinin ekibini. Dünyadaki ekiplerden %50 daha fazla çalışıyorlar. Diziler gerçek sesli çekilmediği için 1 gün dublaja ayırıyorlar. Yani anlayacağınız bu ekiplerin hayatları pek hayat olmuyor.

Ben bu konuya nasıl çözüm bulunur diye yorum yapmak istemiyorum. Çözümü çok ama çok basit. Önemli olan otoritenin buna el koymasında. O otorite kendi otorite sınırları içinde olmayan konularda bile otorite olabiliyorsa, burada da otorite oluverir. Benim derdim başka. Türk halkı aptallaşıyor. Çünkü acaba bundan sonra ne olacak? diye bir derdiniz yok. Konu o kadar yavaş anlatılıyor ki, size düşünmek için tonlarca zaman kalıyor. Yani algı hızınızı yavaşlatıyorlar. Sizi de hızlı ve pratik düşünmeye motive edecek bir unsur ortadan yok oluyor. Bunun sonucunu uzun zamanda görmeye başlayacağız.

Bültene katılın.